Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2017/7619 E. 2019/3761 K. 11.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/7619
KARAR NO : 2019/3761
KARAR TARİHİ : 11.04.2019

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma
HÜKÜM : TCK’nun 155/2, 62/1, 52/2 ve 51/1-3 maddeleri uyarınca mahkumiyet

Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığın, katılan sigorta şirketinin yetkili acenteliğini yaptığı dönemde poliçe tanzimi nedeniyle müşterilerden tahsil ettiği 1.041.323,56 TL tutarındaki prim bedellerini katılan şirkete intikal ettirmeyip uhdesinde tuttuğu, bu suretle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda; sanık savunması, katılan beyanları, Beyoğlu 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/38-2011/275 sayılı kararı, taraflar arasında tanzim edilen 20/02/2009 tarihli protokol ile tüm dosya kapsamına göre; atılı suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 18.06.2013 tarih ve 2012/15-1351-2013/328 E-K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, kanun koyucu, cezanın kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime somut olayın özellikleri ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini de göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevini yüklemiştir. Ancak, hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçe, bu düzenlemelere uygun olarak; suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, güttüğü amaç ve saik ile dosya içeriğine yansıyan bilgi ve belgelerin isabetli biçimde değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olmalıdır. Bu açıklamalar ışığında, katılandan elde edilen menfaat miktarı göz önünde bulundurularak, hüküm kurulurken, TCK’nın 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde 5237 sayılı TCK’nın 61. maddesinde sayılan kriterler esas alınıp takdir hakkının kullanılması suretiyle alt ve üst sınırlar arasında bir belirleme yapılarak cezanın alt sınırdan daha fazla uzaklaşılmak suretiyle tayin edilmesi gerekirken, hak ve nesafet kuralları ile orantılılık ilkesine aykırı olarak yazılı şekilde eksik cezaya hükmolunması,
Kabule göre de; sanık müdafiinin 26/12/2013 tarihli celsede sanık hakkında lehe hükümlerin uygulanması talebi bulunduğu halde, sanık hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının erteleme kurumuna göre daha lehe olan TCK’nın 50/1 maddesi uyarınca seçenek yaptırımlara çevrilmeme gerekçesinin gösterilmemesi ve 10.000 TL olarak verilen adli para cezası hakkında taksitlendirme konusunda TCK’nın 52/4 maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı konusunda karar verilmemiş olması,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 11/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.