Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2017/36984 E. 2018/8170 K. 19.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/36984
KARAR NO : 2018/8170
KARAR TARİHİ : 19.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : TCK’nın 157/1, 62, 52/2, 51. maddeler gereğince mahkumiyet

Dolandırıcılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dairemiz uzlaştırma hükümlerinin uygulanması gerektiğinden bahisle hükmün bozulması üzerine, taraflar arasında uzlaşmanın sağlanamadığı belirlenerek yapılan incelemede;
Sanıklar … ve … hakkında 24/01/2013 tarihinde dolandırıcılık suçundan mahkumiyet hükümleri verildikten sonra sanık … müdafiinin hakkında verilen hükmü, katılanın da sadece sanık … hakkındaki hükmü temyiz etmesi nedeniyle Yargıtay 23. Ceza Dairesi 22/12/2016 tarih ve 2015/11799; 2016/11037 E.K. sayılı kararında, sanık … hakkında verilen hükmün temyiz edilmemesi gerekçesi ile bu hükmü temyiz kapsamı dışında tutup sadece sanık … hakkındaki hüküm nedeniyle bozma kararı vermesine rağmen, mahkemece bozma sonrası yeniden yapılan yargılama sonucunda her iki sanığın mahkumiyetine karar verildiği ve sanıkların da bu hükümlere karşı temyiz talebinde bulunduğu, buna göre; sanık … hakkında verilen 24/01/2013 tarihli hükmün temyiz edilmemesi nedeniyle kesinleştiği dikkate alınarak, bu sanık hakkında 14/09/2017 tarihinde verilen hükmün yok hükmünde olduğu belirlenerek ve sanık … hakkında verilen mahkumiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılan incelemede;
Her ne kadar, uzun süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında, 5237 sayılı TCK’nın 53/1,a, b, d, e maddesi uygulanmamış ise de, sanığın belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasının, kasten işlenen suçtan dolayı hapis cezası ile cezalandırılmasının kanuni sonucu olması nedeniyle, bu hususun infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Sanığın, elinde yüklü miktarda yabancı para bulunduğunu, bu parayı bozdurmak istediğini belirtip katılanın parasını almak suretiyle ortadan kaybolduğu, böylece dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık, katılan ve tanık beyanları ile dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanık müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06.04.2010 tarih ve 2010/4-71 Esas, 2010/76 Karar sayılı ilamında belirtildiği gibi; 5237 sayılı TCK’nın 51. maddesiyle, bir infaz kurumu haline getirilip, sadece hapis cezasıyla sınırlı olarak kabul edilen ertelemede, maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkemece bir deneme süresinin belirlenmesi zorunlu olup, bu sürenin belirlenmemesi veya eksik belirlenmesinin, aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirilemeyeceği ve denetim süresinin mahkûm olunan hapis cezası süresinden az olamayacak şekilde belirlenmesi gerektiğinden hareketle, somut olayda anılan emredici düzenlemeye aykırı olacak şekilde, mahkemece sonuç olarak 1 yıl 8 ay hapis cezası verilen sanık hakkında 1 yıl denetim süresi belirlenmesi,
Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, fakat, bu aykırılığın yeniden yargılama yapılmaksızın aynı Kanun’un 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasının denetim süresi belirlenmesi ile ilgili kısmındaki “1 yıl süre ile” ifadesinin çıkarılarak yerine, “1 yıl 8 ay süre ile” ibaresi yazılması suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 19/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.