Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2015/8722 E. 2015/27177 K. 22.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/8722
KARAR NO : 2015/27177
KARAR TARİHİ : 22.06.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet, beraat

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanık …’ın, 16/12/2008 tarihinde hayvan pazarına giderek mağdurlarla, sattıkları hayvanlar için ayrı ayrı pazarlık yaptığı, kendisini başka birisi olarak tanıttığı ve mühendislik, müteahhitlik yaptığını söylediği, mağdur …’tan aldığı hayvan karşılığında, bir kısmı peşin olmak üzere, mağdura, keşidecisinin … İnşaat Limited Şirketi olan 3.200 TL bedelli bir çek verdiği, mağdur …’dan aldığı hayvan karşılığında, keşidecisi … Bütün olan 6.000 TL bedelli bir çek verdiği, mağdur …’den aldığı hayvan karşılığında, keşidecisi … Bütün olan 5.000 TL bedelli bir çek verdiği, mağdur …’den aldığı hayvan karşılığında, keşidecisi … Bütün olan 3.000 TL bedelli bir çek verdiği, mağdurlar çekleri bankaya ibraz ettiklerinde çeklerin sahte olduğunun belirlendiği, yapılan incelemeye göre, tamamen sahte olarak oluşturulan çeklerdeki yazı ve imzalar sanığa ait çıkmasa da, yapılan teşhise göre çeklerin sanık tarafından kullanıldığının sabit olduğu, sanık …’un, bu şekilde sahte çeklerle mal alırken sanık …’e ait olan ve kendisinin kullandığı telefon numarasını mağdurlara verdiği, yapılan incelemede, söz konusu telefon hattının gerçekte sanık … tarafından kullanılmadığının belirlendiği, böylece sanıkların sahte çek kullanmak suretiyle mağdur sayısınca dört kez nitelikli dolandırıcılık ve dört kez resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda,
1-Sanık … hakkında mağdur …’e yönelik nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;
Sanık hakkında belirlenen temel gün adli para cezasının, para cezasına çevrilmesi sırasında uygulanan kanun maddesi olan TCK’nın 52/2. maddesi yerine, aynı Kanun’un 50/1-a maddesinin yazılmış ise de söz konusu yanlışlığın mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.

Sanık ve katılan beyanları, banka kayıtları ile tüm dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
2-Sanık … hakkında verilen beraat kararlarına yönelik temyiz incelemesinde;
Sanık müdafiinin vekalet ücreti talebiyle sınırlı olarak yapılan incelemede;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1136 sayılı Kanun’un 168. ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13. maddesinin 5. fıkrası uyarınca, beraat eden ve kendisini vekille temsil ettiren sanıklar lehine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu nedenle 5320 sayılı Kanun’un 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün ilgili kısmına “sanığın kendisini vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenen 2.640 TL vekalet ücretinin mağdurlardan alınarak sanığa verilmesi” fıkrasının eklenmesi suretiyle hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3-Sanık … hakkında mağdurlar …, … ve …’a yönelik nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararlarına yönelik temyiz incelemesinde;
Sanık ve katılan beyanları, banka kayıtları ile tüm dosya kapsamına göre, suçların sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
a-Mağdurlar …, … ve …, hüküm tarihinden sonra ve 04/07/2014 tarihinde mahkemeye hitaben yazdıkları dilekçede, sanığın, 04/02/2013 tarihli duruşmadan sonra ve hükümden önce zararlarını giderdiğini belirtmeleri karşısında, mağdurlara, sanık tarafından zararın hangi tarihte ve tamamen veya kısmen giderilip giderilmediği, kısmi ödeme varsa; 5237 sayılı TCK’nın 168/4. maddesi kapsamında, bu kısmi ödemeye rızası olup olmadığının sorularak, sonucuna göre sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 168/2. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
b-Sanık hakkında belirlenen temel gün adli para cezasının, para cezasına çevrilmesi sırasında uygulanan kanun maddesi olan TCK’nın 52/2. maddesi yerine, aynı Kanun’un 50/1-a maddesinin yazılarak 5271 sayılı CMK’nın 232/6. maddesine aykırılık oluşturulması,
4-Sanık … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen mahkumiyet kararlarına yönelik temyiz incelemesinde;
Kambiyo senetlerinde yapılan sahteciliğin, resmi belgede yapılmış sayılabilmesi için ilgili kambiyo senedinin Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen bütün unsurlarını taşıması gerekli olup, 6762 sayılı TTK’nın 692. maddesi gereğince çeklerde bulunması zorunlu olan keşide yerinin bir duraksamaya meydan vermeyecek biçimde açık ve anlaşılır olması gerektiği, aynı Kanun’un 693. maddesine göre ise, keşide yeri gösterilmemiş olan çekin, keşidecinin ad ve soyadı yanında yazılı olan yerde keşide edilmiş sayılacağı hükmü de dikkate alınarak, suça konu çeklerde keşide yeri ve keşidecinin ad ve soyadı altında da bir yer bulunmadığı, bu nedenle unsurları bulunmayan suça konu çeklerin özel belge niteliğinde bulunduğunun anlaşılması karşısında; sanığın eylemlerinin özel belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmeyerek suç vasıfında yanılgıya düşülmek suretiyle resmi belgede sahtecilik suçundan hüküm kurularak fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.