Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2015/7830 E. 2015/32628 K. 23.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/7830
KARAR NO : 2015/32628
KARAR TARİHİ : 23.12.2015

Tebliğname No : 15 – 2015/101246

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : Soma 1. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 12/03/2013
NUMARASI : 2007/115, 2013/184
SANIK : N.. K..
SUÇLAR : Kamu malına zarar verme, başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması, hakaret

Kamu malına zarar verme, başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması, hakaret suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık ve o yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
O yer Cumhuriyet savcısının 21/05/2013 havale tarihli dilekçesi ile temyizden sanık lehine vazgeçtiği anlaşıldığından, sanığın temyizi ile sınırlı olarak yapılan incelemede;
1-Sanık hakkında kamu malına zarar verme ve hareret suçundan kurulan hükümlerin temyizlerin incelenmesinde;
5237 sayılı TCK’nın 53.maddesinin (1), (2), ve (4) numaralı fıkralarıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin verdiği 08.10.2015 tarihli ve E.2014/140, K.2015/85 sayılı kısmi iptal kararının, 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğinden koşulları oluşması halinde infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;

TCK’nın 53. maddesinin (3.) fıkrası uyarınca 53/1-c madde ve bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden, yoksunluğun tümü için koşullu salıverilmeye kadar sürmesine karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümün hüküm fıkrasından çıkarılarak yerine “Sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının birinci cümlesinin uygulanmasına”ibaresinin yazılması suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2- Sanık hakkında başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde ise;
TCK’nun 268. maddesinde tanımlanan başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşması için; failin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik bilgilerini kullanması, TCK’nun 267/1. maddesinde tanımlanan “iftira” suçunun oluşması için ise, yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunmak suretiyle işlemediğini bildiği halde hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesi gerekir.
TCK’nun 206. maddesindeki “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak” suçunun oluşabilmesi için, sanığın açıklamaları üzerine oluşturulan resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gereklidir. Beyanı alan memur bu beyanın doğruluğunu araştırıp tahkik etmek ve daha sonra edindiği kanaate göre resmi belgeyi düzenlemek durumunda ise, bir başka ifade ile resmi belge sadece sanığın beyanına göre değil de memur tarafından yapılacak inceleme sonucuna göre meydana getirilmekte ise maddede tanımlanan suç oluşmayacaktır.
Somut olayda, trafik ekibinin devriye görevini ifa ettiği sırada sanığın içerisinde bulunduğu 35 KH 94 plakalı aracın şüphe üzerine durdurulması sonrasında araca ait belgeler ve ehliyet istenildiğinde, sanığın evraklarının yanında olmadığını beyan ederek ismini D.. K.. olarak beyan edip, Soma İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde kimliğine ait bilgisinde D.. K.. olarak beyan etmesi ve sanığın kimliğinin araştırıldığı sırada gerçek kimliğini ifade etmesi karşısında, sanığın işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engelleyip başkasının kimliğini ya da kimlik bilgilerini kullanarak kendisini suçsuz, diğer kişiyi ise işlemediği bir suçun faili olarak göstermediği cihetle, 5237 sayılı TCK’nun 267. maddesindeki suçun unsurları oluşmayacağı, ancak yalan beyanı ile tutanak düzenlenmesine sebep olması nedeniyle, TCK’nun 206. maddesindeki suçun oluştuğunun gözetilmeyerek, yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabüle göre de;
5237 sayılı TCK’nın 53.maddesinin (1), (2), ve (4) numaralı fıkralarıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin verdiği 08.10.2015 tarihli ve E.2014/140, K.2015/85 sayılı kısmi iptal kararının, 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğinden bu yönde değerlendirme yapılmaması,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı kanunun 326/son maddesince ceza miktarı itibariyle sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 23.12.2015 tarihinde oy birliği ile karar verildi.