Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2015/7069 E. 2015/31147 K. 11.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/7069
KARAR NO : 2015/31147
KARAR TARİHİ : 11.11.2015

Tebliğname No : 15 – 2013/296387

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 8. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 30/05/2013
NUMARASI : 2012/240 (E) ve 2013/200 (K)
SANIK : T.. S..
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanık hakkında hükmolunan ceza miktarına nazaran sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin, katılan veya vekilinin ise duruşmalı temyiz başvurusunda bulunmasının yasal olarak mümkün olmaması nedeniyle duruşmalı inceleme talebinin, 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 318.maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın yetkilisi olduğu şirket ile katılan yabancı şirket arasında makine üretimi anlaşması yapıldığı ve bu iş için alacağın %85-90’ı kadarının katılan şirket tarafından ödendiği, malın tesliminin yasal engeller nedeniyle gecikmesi ve sanığında kalan 386.500 Euro alacağı hakkında ticaret mahkemesinde alacak davası açması üzerine, sanığa ait şirket ile katılan şirket arasında 14.04.2010 tarihli ek sözleşme yapıldığı ve sözleşmenin 1 ve 6. maddeleri gereğince sanık tarafından suça konu Akbank .,… verilmiş görünen 5.000.000 TL’lik çekin katılan şirket tarafından ödenen ve kalan 386.500 Euro’nun ödenmesi karşılığında teslim edileceği, sözleşmeye konu makineler teslim edildiği taktirde çekin iade edileceği, makineler teslim edilmediği taktirde çekin tahsili yoluna gidileceğinin kararlaştırıldığı, suça konu çekin katılan şirkete teslim edilmesi üzerine 386.500 Euro sanığa ait şirkete ödendiği, sanığın daha sonra Garanti Bankasına ait 5.000.0000 TL’lik başka bir çek göndererek katılan şirketten ilk gönderdiği çeki iade etmelerini istediği, katılan şirketin bunu kabul etmediği sonrasında 19.102011 tarihinde katılan şirket tarafından bankaya tahsil amacıyla ibrazında çekin sahte olduğunun anlaşıldığı olayda;
1-Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen mahkumiyet kararının temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekili, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
2-Sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararının temyiz incelemesinde;
Sanığın aralarındaki sözleşme gereği hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil için sahte çek düzenleyip kullanmak şeklindeki eyleminin TCK’nın 159. maddesine uyduğu gözetilmeden delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.