YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/6515
KARAR NO : 2015/30618
KARAR TARİHİ : 02.11.2015
Tebliğname No : 6 – 2013/153389
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : Bingöl 2. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 11/03/2013
NUMARASI : 2013/80 (E) ve 2013/88 (K)
SANIK : H.. B..
SUÇ : Hırsızlık, kamu malına zarar verme, işyeri dokunulmazlığını ihlal
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Hırsızlık suçu, bir başkasının taşınır malının, rızası olmaksızın alınması ile oluşur. Rızanın geçerli olabilmesi için bulunması gereken koşulların varlığı hâlinde zilyedin rızası bir hukuka uygunluk nedeni teşkil edecek ve suç oluşmayacaktır. Failin kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla hareket etmesi yeterli olup, bunun fiilen temini şart değildir. Bu yarar, maddi veya manevi olabilir. Almak fiilinden maksat, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesidir. Bu tasarruf olanağı ortadan kaldırılınca suç da tamamlanır.
Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girildikten sonra çıkmayan kişi konut dokunulmazlığı suçunu işlemiş olur. Konuta girmek, failin bütün vücudu ile tamamen konuta girmesi demektir. Bu nedenle, konutun eklentisi içinde olmamak kaydıyla, pencereden içeriye bakma, kapıyı dinleme camı tıkırdatma, dış kapı zilini çalma bu suçu oluşturmaz. Konuta veya eklentisine nereden girildiğinin önemi yoktur. Konuttan çıkmamak, konut sahibinin rızası ile girilen konuttan, söz, hareket ve tavırlarıyla kendisini çıkmaya davet edilmesine rağmen, çıkmamaktadır.
Suçun oluşması için, sahibinin rızası olmadan girilen yada rızayla girildikten sonra istendiği halde dışarı çıkılmayan bir konut veya eklentisi olmalıdır. Konut, (mesken) bir kimsenin geçici de olsa oturmak için sığındığı her nevi yer olarak tanımlanabilir. Medeni kanunun 19 uncu maddesinde tanımlanan her ikametgâh TCK. anlamında bir konuttur Kişinin ihtiyaçlarından bir veya bir kısmının yerine getirildiği yani yaşamsal faaliyetlerini geçirdikleri yer konuttur. Konutun bir bina olması şart değildir. Konut eklentisi (müştemilat) ;konuta bitişik yada onun yakınında olan, konut veya benzerî yapıların kullanılış amaçlarından herhangi birini tamamlayan diğer yapılar veya yerlerdir. Balkon, koridor, sahanlık, etrafı çitle çevrili avlu, eve ait etrafı duvarla çevrili bahçe, buna örnek gösterilebilir. Diğer bir anlatımla, girilmesi konutta oturanların huzur ve güvenliğini bozabilecek konuta bağlı veya pek yakın ek yapılar veya yerlerdir. Avlu, ahır, bahçe, taraça, samanlık, odunluk, kömürlük, balkon gibi yerler eklentidir. Konut veya eklentiyi dış dünyadan ayırıcı belirtiler, o yer sahibinin yaşama biçimi, mevcut olanakları, sosyal ve ekonomik durumu ile kültürel ve yöresel özelliklere, gelenek ve göreneklere göre farklılıklar gösterebilir. Bu husus, olaysal olarak değerlendirilmeli, tayin ve takdir edilmelidir.
Apartman giriş kapısından sonraki koridorların, merdiven ve merdiven boşluklarının, daire giriş kapısı ön kısımlarının, sahanlıkların apartmanda oturanlara ait ortak “eklenti” olduğunun kabulü gerekir. Apartman dış kapısının açık kalması, bu kısımların eklenti olma niteliğini etkilemeyeceği gibi eklenti sayılmamasına da neden olmaz. Dış kapının konması; bu yerlerin dış âlemle ilgisinin kesildiğine ve yasa dışı bir amaçla içeri girilmesine izin verilmediğine ilişkin iradenin bir göstergesidir. Merdivenler ve sahanlık, konuta giriş çıkış için zaruri, konutun kullanış amacını tamamlayan ve sağlayan, konuta bağlı yerlerdendir. Her isteyenin bu yerlere girmesi ve yararlanması olanaksızdır. Sahanlık ve merdiven olmadan konut olamayacağı gibi, konut olmadan da merdiven ve sahanlık olamaz. Bu itibarla konut ve apartman merdiveni birbirinden ayrılmaz birer parça ve merdivenler konutun, eklentileridir.
Rızaya aykırı olarak girme veya rıza ile girildikten sonra çıkması istenilmesine rağmen çıkmayan kişi bu eylemini, açık bir rızaya gerek olmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentilerinde işlemesi hâlinde Fail ikinci fıkraya göre cezalandırılacaktır. Girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri, Avukatlık bürosu, Doktor muayenehaneleri, Emlak bürosu, Mimar bürosu, v.b. gibi izinle girilmesi gereken yerlerdir. Girilmesi mutat olan yerlere, süper marketler, mağazalar, dükkânlar, pasta salonları, kahvehane, restoran ve lokantalar. Sinema, tiyatro, otel, bar, hastane, örnek gösterilebilir. Halka açık olduğu saatlerde bu gibi, yerlere giriş de suç oluşmaz. Ancak halka kapalı olan saatlerde buralara rıza haricinde girilmesi hâlinde bu fıkradaki suç oluşacaktır.
Evlilik birliğinde aile bireylerinden birinin rızasının olması, hukuka uygunluk sebebidir. Konutun birden fazla kişinin ortak kullanması durumunda, bunlardan birinin rızasının olması hukuka uygunluk sebebidir. Konut, sahibinin rızasıyla bu yere girilmesi hâlinde suç oluşmayacaktır. Konuta veya eklentiye girmenin gizli veya hile ile olması, konut sahibinin rızası olmadığını göstermekte ve alenen girme hâlinde men edileceğinin delilini teşkil etmektedir. Rızanın varlığı veya yokluğu, failin davranışlarına; amacına, giriş nedenine göre tespit edilmelidir. Yerel ve olaysal koşullar, gelenekler nazara alınmalıdır. Sütçünün süt, gazetecinin gazete, postacının mektup bırakmak için eklentiye girmesinde örtülü rıza mevcuttur. Ancak aynı yere, ırza geçmek, söz atmak, tasaddide veya sarkıntılıkta bulunmak, röntgencilik yapmak için girilmesinde rızanın varlığı kabul edilemez. Çünkü eklenti sahibinin huzuru, güvenliği bozulmuş, kişisel özgürlüğü ihlâl edilmiştir. Bu itibarla; eklentiye girmede, burayı kullanma ve tasarruf etme hakkına sahip olanların rızalarının tespiti zımnında, sanığın davranışları değerlendirilmeli, giriş amacı araştırılmalı, olaysal olarak değerlendirme yapılmalıdır. Her iki halde de rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması zorunludur. Meşru amaç, hukuka aykırı olmayan, hukuk düzeni tarafından suç kabul edilmeyen, haksız sayılmayan, yani hukuk düzenini bozmayan amaçlardır. Eşlerden birinin, şehvet amacıyla bir başkasını konuta alması hâlinde, meşru bir amaca yönelik olmadığından, vaki rızası geçersizdir.
Suçun, cebir kullanmak suretiyle işlenmesi, ağırlaştırıcı nedendir. Cebirin konut içinde bulunan herhangi bir kişiye karşı kullanılmış olması yeterlidir. Konut için rıza beyan etmeye yetkili kişiye yapılması zorunlu değildir. Cebirin, kişilere karşı kullanılması maddenin konusudur. Eşyaya karşı kullanılan cebir hâlinde ağırlaştırıcı neden uygulanmaz. Burada söz konusu olan cebir, kasten yaralama suçunda tanımlanan ve kişide basit bir tıbbı müdahaleyle giderilebilecek olan fiziki güçtür. Bu ölçünün ötesinde bir etki meydana getirmiş ise hem bu suç oluşacak hem de kasten yaralama suçundan dolayı ayrı ayrı cezalara hükmedilecektir.
Suçun tehdit kullanılmak suretiyle işlenmesi ağırlaştırıcı nedendir. Failin konut sahibini kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini veya malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağını veya sair bir kötülük edeceğini bildirerek bu suçu işlemesi hâlinde, maddenin son fıkrası uyarınca ceza tayin edilecektir.
Fiilin gece vakti işlenmesi, ağırlaştırıcı nedendir. Gece vakti TCK. md. 6 da tanımlanmıştır. Gece vakti güneşin batmasından bir saat sonra başlar ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresidir.
Sanığın olay tarihinde gece vakti Şeyhan Camii altında bulunan Selahattin’in işlettiği tuvaletlerinin bulunduğu yere giderek yazıhane bölümünün penceresinden içeri girdiği, çekmeceleri karıştırdığı, sobayı hırsızlamaya çalıştığı ancak sobayı pencereden dışarı çıkartamadığı, oradan ayrılıp 500 metre mesafedeki şikayetçi Mehmet’in müeezzin olarak görev yaptığı …….. Camiine gittiği, giriş kapısı sağdan 3. pvc penceresini kanırtmak suretiyle açarak içeri girdiği ve camii içerisinde bulunan imam odasının pvc penceresini kanırtarak açtığı ve burada bulunan bir adet yoga marka yaka mikrofonu, bir adet taç marka silikon, bir adet nokia marka şarj cihazı, bir adet tel zımba, bir adet füme renkli kumaş pantolon ve yaklaşık 15 metre uzunluğunda üçlü ara kabloyu aldığı,
suça konu eşyaların bulunduğu poşet ile caminin avlu merdivenlerinden indiği sırada görevli polis memurları tarafından durumundan şüphelenilmesi üzerine elinde bulunan poşetin içeriğinde ne olduğunun görevli polis memurları tarafından sorulması üzerine sanığın olayı anlattığı ve yakalandığı olayda;
A-Sanık hakkında işyeri dokunulmazlığını ihlal ve şikayetçi Selahattin’e karşı hırsızlık suçundan verilen hükme yönelik incelemede;
Sanığın, ibadethane olan caminin müştemilatı sayılan tuvalet yazıhanesinden hırsızlık yapmaya kalkıştığının anlaşılması karşısında; eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 142/1. maddesinin (a) bendine uyduğu gözetilmeyerek aynı maddenin (b) bendi ile hüküm kurulması, sonuca etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Sanık hakkında işyeri dokunulmazlığını ihlal suçundan TCK’nın 62. maddesi gereğince indirim yapıldığı sırada hesap hatası yapılarak 10 ay yerine 1 yıl 11 ay 20 gün olarak fazla ceza tayini,
2- TCK’nın 53.maddesinin 3.fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “ velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu aykırılık aynı Kanunun 322. maddesi gereğince yeniden yargılamayı gerektirmediğinden işyeri dokunulmazlığını ihlal suçu ile ilgili TCK’nın 62. maddesinin uygulandığı hüküm fıkrasında yer alan “1 yıl 11 ay 20 gün” ibaresi çıkarılarak yerine “10 ay” ibaresi eklenmek ve her iki suçla ilgili hüküm fıkralarında yer alan; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılıp yerine, “TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın c bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
B- Sanık hakkında şikayetçi Mehmet’e yönelik hırsızlık ve kamu malına zarar verme suçundan verilen hükme yönelik incelemede;
1- Sanığın suça konu eşyaları aldıktan sonra camiden çıkıp avlu merdivenlerinden indiği sırada polis memurları tarafından şüphe üzerine yakalanmasında eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı ve cezada indirim yapılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle fazla ceza tayini,
2- Sanığın, olay tarihinde cami penceresini ve içerideki imam odası penceresine açmak sert bir cisimle kanırtarak zarar vermesi şeklinde sübut bulan eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 153.maddesinde belirtilen “ibadethanelerle, bunların eklentilerine, buralardaki eşyalarla, bunların üzerindeki yapılara, mezarlıklardaki tesislere, mezarların korunmasına yönelik yapıları yıkmak, bozmak ve kırmak” suçunu oluşturduğu gözetilmeden mala zarar verme suçunun nitelendirilmesinde hataya düşürülerek yazılı şekilde TCK’nın 152/1-a maddesi uyarınca hüküm kurulması,
Kabule göre de;
3-TCK’nın 53.maddesinin 3.fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02/11/2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.