Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2015/623 E. 2015/20522 K. 16.02.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/623
KARAR NO : 2015/20522
KARAR TARİHİ : 16.02.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Beraat, mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
1-Katılan vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Hükümden sonra verilen ve hakim tarafından görülerek havale edilen 05.08.2013 tarihli dilekçeyle katılan vekilinin şikayetten vazgeçtiğini bildirmesi karşısında, CMK’nın 234.maddesi uyarınca davaya katılma ve buna bağlı olarak kanun yoluna başvurma hakkının bulunmadığı nazara alınarak, katılan vekilinin temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun’un 8/1.maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’un 317.maddesi uyarınca REDDİNE,
2-Sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik suçlarından verilen beraat kararlarına yönelik temyiz incelemesinde;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Somut olayda; Dış Ticaret Bankası … Şubesinden …, …, …, … adına düzenlenmiş çek koçanlarının çalındığı veya kaybedildiği, suça konu çeklerden keşidecisi … olan çekin 25/07/2005 keşide tarihli 1200 TL bedelli olarak hamiline düzenlendiği, sanık tarafından ciro edilerek …’ya, sonrasında katılan …’a geçtiği, 27/07/2005 tarihinde bankaya ibrazında kayıp veya çalıntı çeklerden olduğu gerekçesiyle işlem yapılmadığı iddia olunan somut olayda;
1-Nitelikli dolandırıcılık suçu yönünden;
a) Suça konu sahte çekin sanık tarafından, önceden doğan borcuna karşılık olarak … isimli şahsa verilmek suretiyle tedavüle konulması nedeniyle olayda dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
b)Kabule göre de;
5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f) (i) ve (k )bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari ve bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 TL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezasının belirlenmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde uygulama ile hüküm kurulması,
2-Resmi belgede sahtecilik suçu yönünden;
Sanığın suça konu çeki … isimli kişiden aldığını , çalıntı olduğunu bilmediğini, soruşturma aşamasında bu çeki kendisine başka bir olay nedeniyle öldürülen, çek senet kırdırma işi ile uğraşan … isimli kişinin getirdiğini savunması, tanık …’nun gerek …, gerekse … çeşitli kereler telefonla arayarak çekin teminat olarak kullanıldığını, bankaya ibraz edilmemesini söylediklerine dair anlatımları ve tüm dosya kapsamından sanığın çalıntı olduğunu bildiği suça konu çeki kullandığı gerekçeleriyle resmi belgede sahtecilik suçundan oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma, sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın adli sicil kaydındaki ilamların suç tarihi sonrasında kesinleşen ve 4616 sayılı Kanun gereği erteleme hükümlerinden oluşması nedeniyle suç tarihi itibari ile sabıkasız olduğu anlaşılması karşısında; sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususundaki kanaat ile hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesi ve sanığın daha önce üç aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmemiş olması karşısında, suçu işledikten sonra yargılama sürecinde pişmanlık gösterip göstermediği dikkate alınıp tekrar suç işleyip işlemeyeceği konusunda oluşan kanaat değerlendirilerek cezanın ertelenip ertelenmeyeceğine karar verilmesi, gerekirken “sabıkalı oluşu dikkate alınarak” gerekçesiyle adı geçen sanık hakkında cezasının ertelenmesine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.