Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2015/5907 E. 2015/24404 K. 28.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/5907
KARAR NO : 2015/24404
KARAR TARİHİ : 28.04.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında dolandırıcılığı
HÜKÜM : Beraat

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Her ne kadar, katılan … vekilinin bir haftalık yasal süre geçtikten sonra temyiz talebinde bulunduğu gerekçesiyle temyiz talebinin reddi talep edilmiş ise de, adli tatilde sürelerin işlemeyeceği dikkate alınarak, temyizin süresinde yapıldığı belirlenerek ve tebliğnameye iştirak edilmeyerek yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi,kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Ticarî faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin,güvenilirliğini sağlamak amacıyla, bu suçun, tacir (kişisel olarak ticaretle uğraşan kimseler) veya şirket yöneticisi olan yada şirket adına hareket eden kişilerin ticarî faaliyetleri sırasında işlenmesi, TCK’nın 158/1-h bendinde nitelikli hâl kabul edilmiştir. Bu kavramlar Türk Ticaret Kanunun ilgili hükümlerine göre belirlenecektir. Türk Ticaret Kanunu’nun 14. maddesinde; Tacir, kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. “denilmektedir. Ticaret şirketleri,aynı yasanın 124. maddesinde, Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir. Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. Kooperatif yöneticilerinin, kooperatifin faaliyeti kapsamında, dolandırıcılık suçunu işlemeleri de nitelikli hâl, kabul edilmiştir. Üye sayısı dolmasına rağmen, üyeliğe kabulün devamından bahsederek üye kayıt edilmiş gibi kişinin parasının alınması bu suç tipine örnek gösterilebilir. Kooperatif yöneticilerinin kimler olduğu 1163 sayılı Kooperatifler kanunun 55 ve devamı maddelerinde tanımlanmıştır. Buna göre; Yönetim Kurulu, kanun ve ana sözleşme hükümleri içinde kooperatifin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organıdır. Yönetim Kurulu en az üç üyeden kurulur. Bunların ve yedeklerinin kooperatif ortağı olmaları şarttır. Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişiler, temsilcilerinin isimlerini kooperatife bildirir. Bu suçun oluşabilmesi için,Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin dolandırıcılık suçunu ticari faaliyetleri sırasında işlemiş olmaları gerekir. Keza, kooperatif yöneticilerinin bu nitelikli halden cezalandırılabilmeleri için suçun kooperatifin faaliyeti kapsamında, işlenmesi gereklidir. Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi yada şirket adına hareket eden kişi yada kooperatif yöneticisi olabilir.
Sanığın, Mamak İlçesinde yapımı devam eden 36213 parsel 7 adada bulunan gayrimenkulün 1 numaralı bağımsız bölümünü 15000 TL karşılığında katılana satma hususunda söz verdiği, katılanın satış bedelini sanığa ödediği, ancak sanığın arsa sahipleri arasında anlaşmazlık bulunduğunu beyan ederek gayrimenkulün devrini katılana vermediği, sanığın 28.9.2007 tarihinde 36213 parselde bulunan gayrimenkul yerine kendisine ait olduğunu beyan ettiği 37851 ada 18 parseldeki gayrimenkulün 9 numaralı dairesini vereceğini söyleyerek 20.000 TL fark istediği, katılanın söz konusu farkı verdiği halde sanığın daireyi katılana vermediği, bilahare katılanın tapuda yapmış olduğu araştırma sonucunda suça konu dairenin başkalarına satıldığını öğrendiği, bu şekilde sanığın hileli hareketlerle haksız menfaat temin ederek üzerine atılı nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sözleşmelerin 27.02.2005 ve 28.09.2007 tarihlerinde yapıldığı, suça konu dairenin ise 2011 yılında satıldığı da dikkate alındığında sözleşmelerden çok sonra dairelerin bir başkasına devredildiği, müteahhit olan sanığın sözleşme yaptığı daireleri belirtilen tarihlerde başkalarına devretmediği, sözleşme yapılırken edimin ifasında imkansızlık bulunmadığı, daha sonradan gelişen olaylar nedeniyle dairenin verilemediği, bu hali ile sanığın baştan itibaren dolandırıcılık kastıyla hareket ettiğine dair mahkumiyetine yeterli delilin bulunmadığı gerekçesine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 28.04.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.