Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2015/14624 E. 2018/7918 K. 13.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/14624
KARAR NO : 2018/7918
KARAR TARİHİ : 13.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik, suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve kurulan örgüte üye olma
HÜKÜM : Sanık … hakkında; TCK’nın 220/1, 62, 53 maddeleri gereğince mahkumiyet
TCK’nın 204/1, 43/1, 62, 53 maddeleri gereğince mahkumiyet
Sanık … hakkında; TCK’nın 157/1, 62, 52/2, 52/4, 53 maddeleri gereğince mahkumiyet
TCK’nın 204/1, 43/1, 62, 53 maddeleri gereğince mahkumiyet
TCK’nın 220/2, 62, 50/1-a, 52/2, 52/4 maddeleri gereğince mahkumiyet
Sanıklar …, … ve … hakkında; TCK’nın 204/1, 43/1, 62, 53 maddeleri gereğince mahkumiyet
TCK’nın 220/2, 62, 50/1-a, 52/2, 52/4 maddeleri gereğince mahkumiyet

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve resmi belgede sahtecilik suçlarından sanık …’in mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık tarafından; suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve resmi belgede sahtecilik suçlarından sanıklar … ve …’in mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık … müdafii, sanık … ve müdafii, sanık … tarafından; dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından sanık …’ün mahkumiyetine ilişkin hükümler ise sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
2010/25 E sayılı ana dosyada; Mardin Asayiş Şube Müdürlüğünce yapılan çalışmalar neticesinde Mardin il merkezi ile civar il ve ilçelerde sahte trafik muayene pulu bastırarak, bunları ruhsatlara yapıştırıp, araçların muayenelerini yapılmış gibi gösterdikleri ve haksız kazanç elde ettiklerine dair elde edilen istihbari bilgiler doğrultusunda, Mardin Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/700-726-776 Değişik İş nolu iletişimin tespiti kararı, 2009/777 Değişik iş nolu teknik araçlarla izleme kararı alındığı, telefon dinleme kayıtları, arama tutanakları, kolluk tarafından düzenlenen yakalama tutanakları ile tüm dosya kapsamından, bu suç örgütü yöneticisinin sanık … olduğu, örgüt üyeleri olan sanıklar …, …, Şeydavut Gökbaş ve …’ın katılımı ile sanıkların sahte araç muayene pulları temin etmek ve kullanmak suretiyle resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediklerinin iddia olunduğu;
Ana dosya ile birleşen 2010/153 E sayılı dosyada ise ; şikayetçi …’in trafik takip işleriyle uğraştığını bildiği sanık …’e aracının muayenesini yaptırmak üzere araç ve ruhsat ile birlikte 300 TL para verdiği, sonrasında sanığın muayeneyi yaptırdığını belirterek aracı ve ruhsatı iade ettiği, ancak muayenenin sahte olduğunun, ruhsatta bulunan pulun orjinal olmadığının anlaşılması üzerine sanığın dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia olunduğu olaylarda;
1- Sanık … hakkında dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;
Sanığın şikayetçi …’in aracına ait ruhsata sahte araç muayenesi yaptırmak suretiyle dolandırıcılık suçu ile yaptırmış olduğu bu sahte araç muayenesi ve 06/11/2009 tarihinde sanığın Kızıltepe-Ceylanpınar minübüslerine bir zarf verirken yakalanması üzerine içinden çıkan iki adet sahte araç muayenesi bulunan araç ruhsatları nedeniyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği anlaşıldığından mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Sanığın sahte araç muayenesi bulunan üç adet araç ruhsatı nedeniyle her bir eylemi açısından ayrı ayrı resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması gerekirken eylemin tek olduğu kabul edilip zincirleme suç hükümleri uygulanması suretiyle eksik ceza tayin edilmiş ise de aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanığın temyiz itirazlarının reddi ile hükümlerin ONANMASINA,
2- Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve resmi belgede sahtecilik suçlarından sanık …’in mahkumiyetine; suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve resmi belgede sahtecilik suçlarından sanıklar … ve …’in mahkumiyetine; suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından sanık …’ün mahkumiyetine ilişkin hükümlere yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde;
a- Sanık … hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma, sanıklar …, … ve … hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından kurulan hükümler açısından;
TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde; örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişi olarak tanımlanmıştır. Aynı kanunun 220. maddesinde ise, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı suç düzenlenmiştir. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa’da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir. Bu suçun mağduru ise; öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir. TCK’nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından söz edebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir. Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arzeden örgütün varlığı için suç işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
TCK’nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için;
Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup, örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi halinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
Örgüt niteliği itibariyle devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
Amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Suç örgütü kurma ve yönetme ile örgüte üye olma suçları yönünden suç örgütünün işlemeyi amaçladığı suç ve/veya suçların en azından hazırlık hareketi ile ilgili ciddi bulgu, emare ve/veya delil olmalıdır. Suç örgütü kurma bağımsız bir suç kabul edildiğine göre, amacı olmayan bir örgütlenmede, suç örgütü bir veya birkaç amaçla suç işlemesi için kurulmalı ve suçların işlenmesine dair TCK’nın 220/1.maddesinde gösterilen unsurlar ile ilgili bulgulara ulaşılmalıdır. Suç işlemek için örgüt kurmada bir veya birkaç suç işlendikten sonra daha programlanmış suçları işlemek için örgüt devam eder. Örgüte iştirak eden failler işlenen suçtan dolayı iştirak gereği cezalandırılır, yani katkıda bulunana uygulanır. Örgüt kurucuları kendi başlarına veya başkaları ile anlaşma yapılmasını başlatandır. Faaliyeti ile örgütün doğmasına sebebiyet vermektedir. Örgüt yönetenler ise üst pozisyonda kollektif faaliyeti kısmen veya tamamen düzenleyen, koordine edenlerdir.
Suç örgütü ile iştirak halinde suç işleme durumları zaman zaman birbirine karıştırılmaktadır. Oysa kişilerin bir suç işlemek için bir araya gelmelerinde iştirak iradesinden bahsedilir. İştirak ilişkisinde suç ortakları nazarında suçun, konu veya mağduru bakımından somutlaşması gerekir. Suç örgütünde ise işlenmesi amaçlanan suçların konu veya mağduru itibariyle somutlaştırılması zorunlu değildir. Suç örgütü kurmak, yönetmek ile örgüte üye olmak veya alt grup suçlar yönünden suç örgütünün işlemeyi amaçladığı suç ve suçların en azından hareketi ile ilgili ciddi bulgu, emare ve delillerin mevcut olması yeterlidir. Suç örgütü kavramının klişe, basmakalıp ve soyut cümlelerle belirlenip her eylemde uygulanması da isabetli olmaz. Her somut eylemin özelliklerinin birbirinden farklı olduğu ve ayrı değerlendirilmesinin gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır. Zaman zaman iştirak halinde birliktelikleri suç örgütü sayılmaya çalışıldığında ve suç örgütü olup olmadığına bakılmaksızın ceza sorumluluk alanı genişletildiği de izlenmektedir. Bu nedenle bir suç işlemek için iştirak ile suç örgütü arasındaki ayrım ise; suç örgütü ve/veya örgütlerin yapısı ve yapılanması netleştirilip, bu suç örgütü ve/veya örgütleri ile ilgili faillerin suçları örgüt ile ilgisi olmayan faillerin ve eylemlerin ayrımı ile olacaktır. Bu husus etkin soruşturma ve/veya kovuşturma yapılarak saptanabilir. Telafisi olanaksız hatalara düşülmemesi, insan hak ve hürriyetlerinin ihlalini önlemek için bu hususun bir zorunluluk olduğu unutulmamalıdır. Örgüt yöneticisi bizzat, azmettiren olarak katılmadığında örgüt mensuplarının örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen tüm suçlardan örgüt yöneticileri ve örgüt mensupları üzerinde kurduğu hakimiyet, kontrol, talimat, hiyerarşi ve emir komutanın bir sonucu olarak uygulanır. Bu hükümle farazi bir azmettirme düşünülmüştür. TCK’nın 220/5. maddesinin gerekçesi bu sorumluluğu açıklamaktadır. Elbette bu durumda örgüt yöneticisinin somut olayda örgüt üyesi ve işlenecek amaç suç üzerinde hakimiyet, kontrol, bilgi ve yönlendirme güç ve yetkisinin olması halinde uygulama alanı bulacaktır. Bu alanı daraltma değildir. En azından müdahale edip suçun işlenmesinin önüne geçebilecek bilgi ve etkisinin olmasının veya yönlendirebilme konusuna yeterli hakimiyeti bulunması ya da örgütün üzerinde genel bir etki gücünün ya da bölgesel de olsa (onay makamı) konumunun olması aranmalıdır. Bu da kanunun gerekçesinde açıkça vurgulanmıştır. (Suç örgütü) hiyerarşisi, devamlılığı, disiplini olan ve devlet içinde devlet olmayı hedefleyen, toplumu etkileyen düzeni geniş çapta bozan, suç işleyen, kendine göre kurumsallaşmış karmaşık bir yapılanma ağını kapsar. Çete kavramı ise; nispeten küçük, gevşek hiyerarşik yapılanma ve disiplini olan bir veya birkaç suç işlemeye niyetlenen ancak bu konuda profesyonel taktik ve yöntemler izlemeyen, aracılık yapan daha ziyade sokak yapılanması niteliği taşıyan devlet içinde devlet olmaya hareket etmeyen mahalli suçlar işleyen yapılanmalar için kullanılabilir. Çete bağımsız bir suç tipi değildir. Örgüt suçlarında bir unsur fikir alış verişinde bulunup paylaştıkları, plan ve program yapıp eylem hazırlığı yaptıkları zeminin de bu özelliği ile yerleri olmalıdır. Sonuç olarak; 5237 sayılı TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçunun işlendiğinin ve örgütün varlığının kabul edilebilmesi için; üye sayısının en az üç kişi olması, üyeler arasında soyut bir birleşme değil gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişkinin bulunması, suç işlenmese bile suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşmenin olması, niteliği itibariyle devamlılık göstermesi; örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması gerekir.
Bu hukuksal olgular ışığında somut olay irdelendiğinde, örgüt oluşturmak için sanıkların sayısı yeterli ise de, sanıkların hepsinin birbirini tanımaması, sanıklar arasında emir ve komuta zincirinin bulunmaması ile hiyerarşik bir ilişkinin tespit edilememesi, sanıkların, örgüt mensupları üzerinde hakimiyet teşkil eden, örgütten ayrılamama ve örgütün istediği şekilde hareket etme ve yaşama zorunluluğunu sağlayan organik ve hiyerarşik bir ilişki içerisinde, suç işlemek amacıyla devamlılık arzeder şekilde fiilen bir araya gelerek amaçlanan suçları tam bir işbirliği ve eylem paylaşımı anlayışı çerçevesinde süreklilik ve devamlılık gösterecek şekilde işlediklerini gösterir delillerin bulunmaması nedeniyle ve sanıkların suç işlemek için örgüt kurdukları ve üye olduklarına ilişkin cezalandırılmalarını gerektirir mahkumiyete yeterli delil bulunmadığı anlaşılmakla, unsurları itibariyle oluşmayan suç işlemek için örgüt kurmak ve kurulan örgüte üye olmak suçları nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 223/2-a,e maddeleri gereğince sanıkların beraatlerine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,
b- Sanık … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen mahkumiyet hükmü açısından; sanığın evinde yapılan aramada ele geçen 7 adet sahte belge tanziminde kullanılmaya müsait araç muayene pulu bulunduğu gerekçesi ile açılan kamu davasında, suça konu araç muayene pullarının herhangi bir belgede kullanılmadan ele geçirildiğinin anlaşılması ve kıymetli damgada sahtecilik suçunun gerekçesinde, “kıymetli damgaların bir vasıtalı verginin veya harcın ödendiğini belgelemekle birlikte üzerlerinde taşıdıkları nominal değerle alınıp satıldıkları ve çok kere bir ödeme vasıtası olarak tedavül ettikleri, bu özelliklerinin de kıymetli damgaları bir vergi veya harcın ödendiğini gösteren bir makbuz olmaktan çıkardığı ve paraya yaklaştırdığı, bu nedenle de kıymetli damgalarda sahtecilik fiilerinin ayrı bir suç olarak tanımlandığının” belirtilmesi karşısında; sanığın eyleminin TCK’nın 199. maddesinde düzenlenen kıymetli damgada sahtecilik suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde resmi belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulması,
Kabule göre de; sanığın evinde yapılan aramada sahte olduğu tespit edilen yedi adet araç muayene pulu bulunması şeklindeki eyleminin, söz konusu pulların aynı anda ele geçirilmesi, farklı zamanlarda kullanıldığına dair delil olmaması karşısında; eylemin tek kabul edilerek cezalandırılması gerektiği gözetilmeksizin hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanması suretiyle fazla ceza tayini,
c- Sanıklar … ve … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen hükümler açısından; sanıklar Şeydavut Gökbaş ve …’ın evlerinde yapılan aramalarda herhangi bir suç unsurunun ele geçirilememiş olması, sanık …’in evinde yapılan aramada ise sahte pullarla ilgili bir suç unsurunun bulunmamış olması, sanıkların telefon dinleme kayıtlarında tespit edilen konuşmaların tek başına suç işlendiği yönünde delil oluşturmaması karşısında; sanıkların atılı suçtan beraatlerine karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına uygun olmayan yetersiz gerekçe ile mahkumiyetlerine karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanıklar … müdafiinin, sanık …, sanık … ve müdafiinin, sanıklar … ve n temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 13/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.