Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2015/14159 E. 2015/30863 K. 05.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/14159
KARAR NO : 2015/30863
KARAR TARİHİ : 05.11.2015

Tebliğname No : 15 – 2015/255481

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28/05/2015
NUMARASI : 2014/245 (E) ve 2015/164 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
3816 sayılı Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında Kanunun 2. maddesinde yasanın kapsamı “hiçbir sosyal güvenlik kurumunun güvencesi altında bulunmayan ve bu Kanunun öngördüğü usûl ve esaslar çerçevesinde belirlenecek aile içindeki kişi başına düşen gelir payının aylık tutarı 4857 sayılı İş Kanununa göre belirlenen brüt asgari ücretin 1/3 ünden az olan ve Türkiye’de ikamet eden Türk vatandaşlarının; 5510 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde sağlanacak sağlık yardımlarını kapsayacağı” şeklinde düzenlenmiştir. Yine aynı maddenin 2. fıkrasına göre yeşil kart almaya hak kazananlara 18 yaşını doldurmamış çocuklar da dahil, başvuru tarihi esas alınarak yeşil kart düzenlenir.
2022, 5510, 3816 sayılı Kanun hükümleri, 3816 S.K.nun 11/2 maddesindeki “Bu kanuna göre Yeşil Kart alacak durumda olmayanların ödeme gücünü aşan sağlık hizmetleri ile bu Kanun kapsamında olmayan sağlık hizmetleri ile bu kanun kapsamında olmayan sağlık hizmetlerinin ücret ve bedellerinin karşılanmasında 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Kanunu’nun hükümleri uygulanmaya devam edilir” şeklindeki yasal düzenleme, özel kanunlara göre ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlanma hakları olanlarla ilgili hükümler ve Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Devlet Tarafından Karşılanması Ve Yeşil Kart Uygulaması Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alındığında;
Sanığın ele geçirilemeyen kendi adına düzenlenmiş sahte yeşil kart ile tedavisini yaptırıp, eczaneden ilaç almak suretiyle kamu kurumunu zarara uğrattığının iddia edildiği olayda; suçta kullanıldığı ve sahte olduğu iddia edilen yeşil kartın ele geçmemesi, sanığın, herhangi bir sosyal güvencesinin, sağlık karnesinin olmadığına dair savunmasının, katılan SGK il müdürlüğünden gelen yazı cevabıyla da doğrulanması karşısında, hiçbir sosyal güvencesinin olmaması ve ödeme gücünün bulunmaması nedeniyle, Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında bulunduğu bu nedenle herhangi bir zararın söz konusu olmayacağı, sanığa atılı dolandırıcılık suçunun yasal unsurları bakımından oluşmadığı anlaşılmakla, verien beraat kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bozma üzerine, yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, 05.11.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.