Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2015/11282 E. 2015/28578 K. 14.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/11282
KARAR NO : 2015/28578
KARAR TARİHİ : 14.09.2015

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 31. Asliye Ceza Mahkemesi

SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Kamu davasına katılma istemi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeyen şikâyetçinin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu belirlenerek ve 5271 sayılı CMK’nın 237/2 ve 238. maddeleri uyarınca davaya katılmasına karar verilerek yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Somut olayda; sanığın, oğlu ile aralarının bozuk olduğunu ve görüşmediklerini öğrendiği katılanla tanışarak ona MİT mensubu olduğunu, dini cemaatlerle bağlantısı bulunduğunu, ticaret de yaptığını, oğlu olan tanık M.. Ç..’ın tefecilere borcu olduğunu, onlara ödenmek üzere para gerektiğine inandırarak ondan 200.000 TL aldığı, bir süre sonra katılana yeniden oğlunun sahte fatura olaylarına karıştığını, bu soruşturmanın halledilebilmesi için para gerektiğini söyleyerek ikna etmesi üzerine katılanın 105.000 TL’yi sanığa verdiği, sonrasında ise katılana bu kez meydana gelen zararlarını kapatılabilmesi için ithal ilaç getirme işi yaptığı şirketine ortak olmasını önererek ortaklık karşılığı 420.000 TL vermesi gerektiğini belirttiği, katılanın da bunun üzerine bankadan çektiği 210.000 TL’yi damadı olan tanık R.. Y.. aracılığıyla sanığa verdiği, kalan parayı tamamlayabilmek için de …………….. bulunan dairesinin satış vekaletini alan sanığın, bu evi de satarak parasını aldığı, ayrıca ortaklığın yazılı haline getirilmesini isteyen katılanı oyaladığı ve akabinde katılana oğlu olan tanık …………irketteki çekleri çaldığını ve bunu piyasaya ciro edip verdiğini, uyuşturucu ticaretine karıştığını, muhatap olduğu kişilerin tehlikeli kişiler olduğunu, oğlunun kurtulabilmesi için para gerektiğini söylemesi üzerine katılanın bu kez eşine ait ……………. semtindeki dairesinin satışından elde edilen parayı verdiği ve katılana borcun tamamının ödenmemesi nedeniyle oğlunun uyuşturucu tacirlerinin elinde olduğunu söyleyerek tekrar para istemesi üzerine ……………. bulunan dairesinin satılması için vekalet verdiği, bu dairenin de satıldığı ve parasını sanığın aldığı, sonrasında ise katılanın oğlunun hiçbir olaya karışmadığının tespit edilmesi şeklindeki olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre katılan vekilleri ile sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine ancak;
Sanığın, aynı suç işleme kararı çerçevesinde değişik zamanlarda ve farklı bahanelerle mağdurdan menfaat temin etmesi şeklindeki eylemi nedeniyle TCK’nın 43. maddesinde yer alan zincirleme suç hükümleri gereğince cezasının artırılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde eksik ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilleri ile sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.