YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/11097
KARAR NO : 2015/28956
KARAR TARİHİ : 28.09.2015
Tebliğname No : KYB – 2015/178529
Dolandırıcılık suçundan sanık R.. K..’ın, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 503/1 ve 55/3. maddeleri gereğince 1 yıl 4 ay hapis ve 16.666.666 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Fatih 4. Asliye Ceza Mahkemesinin (kapatılan) 27/12/1995 tarihli ve 1995/756-1191 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri çerçevesinde yapılan uyarlama yargılaması sonucunda zamanaşımı süresinin dolduğundan bahisle 765 sayılı Kanun’un 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8. maddeleri gereğince kamu davasının düşürülmesine ilişkin İstanbul 44. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/11/2013 tarihli 1995/756 esas, 1995/1191 sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 11.05.2015 gün ve 2015-9530/30194 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.05.2015 gün ve 2015/178529 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un “Lehe hükümlerin uygulanmasında usul” kenar başlıklı 9. maddesinin 4. fıkrasında yer alan; “Kesin hükümle sonuçlanmış olan davalarda, sonradan yürürlüğe giren bir kanunla ilgili olarak lehe hükmün belirlenmesi ve uygulanması amacıyla yapılan yargılama bakımından dava zamanaşımına ilişkin hükümler uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme karşısında; sanık hakkındaki kesinleşmiş hükümle sonuçlanmış olan davanın zamanaşımı sebebiyle ortadan kaldırılmasına karar verilemeyeceği gözetilmeksizin, yazılı biçimde karar verilmesine isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 27.12.2005 gün ve 162/173 sayılı kararında da belirtildiği üzere, lehe olan yasanın belirlenmesi herhangi bir inceleme ile araştırma yapılmasını ve takdir hakkının kullanılmasını gerektiriyorsa veya cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin hükümlerin uygulanması olanağı sonraki yasayla doğmuşsa hükümde değişiklik yargılamasının duruşmalı yapılması gerektiği ve duruşma açılarak verilmesi gereken kararın, dosya üzerinde inceleme ile verilmesi temyiz kabiliyetine engel olmayacağı; öte yandan kabul edilebilir bir kanun yolu başvurusunda merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağından, Cumhuriyet savcısının 25.11.2013 tarihli karara karşı vermiş olduğu 13.12.2013 günlü itiraz dilekçesinin 1412 sayılı CMUK’un 310. maddesi gereğince süresinde yapılmış temyiz
talebi olarak kabul edilmesi gerektiği anlaşılmakla, itiraz üzerine İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen 24.12.2013 gün ve 2011/698 değişik iş sayılı kararın hukuken geçersiz olması nedeniyle kanun yararına bozma istemine konu edilen İstanbul 44. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 25.11.2013 tarih ve 1995/756-1191 sayılı kararının kesinleşmemesi ve 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde düzenlenen kanun yararına bozma yoluna, temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı başvurulabilineceğinden, bu karara yönelik kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, Cumhuriyet savcısının uyarlama kararına karşı vermiş olduğu 13.12.2013 tarihli dilekçesinin temyiz istemi mahiyetinde olması nedeniyle İstanbul 44. Asliye Ceza Mahkemesi’nin henüz kesinleşmeyen, 25.11.2013 gün ve 1995/756-1191 sayılı uyarlama kararı yönünden temyiz incelemesi yapılmak üzere tebliğname düzenlenmesi için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na İADESİNE, 28.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.