Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/97 E. 2014/3247 K. 24.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/97
KARAR NO : 2014/3247
KARAR TARİHİ : 24.02.2014

Tebliğname No : KYB – 2013/397676

Dolandırıcılık suçundan şüpheliler S.. G.., O.. G.., A.. A..G.., S.. G.. ve S.. G.. haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda, Turgutlu Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 21/05/2012 tarihli ve 2012/2713 soruşturma, 2012/1633 karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin, İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/06/2012 tarihli ve 2012/570 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 11.12.2013 gün ve 2013/18733/75752 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.12.2013 gün ve 2013/397676 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Dosya kapsamına göre, şikâyetçinin şüphelilerin eylemleri sebebiyle dolandırıldığı iddiası ile yürütülen soruşturma sonucu ödemelerin müşteki tarafından bilerek ve isteyerek gerçekleştirildiği, denetleme olanağının ortadan kaldırılmadığı, işletmenin bozulan mali durumunun düzeltmek için müştekinin de çaba sarf ettiği, ihtilafın hukuki nitelikte olduğu, dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, enirindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 14/11/2007 tarihli ve 2007/9636-9375 sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, şikâyete konu olayda, şüphelilerin kiralamış oldukları mülkiyetinde olmayan, ancak mülkiyeti kendilerindeymiş gibi göstererek finansal kiralama sözleşmeleri ile zilyet oldukları başkasına ait malları müştekinin % 50 hissedarı olduğu şirkete satarak haksız menfaat elde edildiği iddia olunması karşında, şikâyet dilekçesinde bildirilen delillerin ilgili yerlerden celp edilip, şüphelilerin ifadeleri ile birlikte değerlendirilmesi gerekirken, şikâyetçinin yaptığı şikâyet üzerine hiçbir araştırma yapılmadığı, ortada 5271 sayılı Kanun’a uygun bir soruşturmanın bulunmadığı bir durumda, anılan Kanun’un 160. maddesi ve diğer maddeleri uyarınca soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden; İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 29.06.2012 tarih ve 2012/570 D. İş sayılı kararın 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince, BOZULMASINA, bozma nedenine göre müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 24.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.