Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/960 E. 2014/3251 K. 24.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/960
KARAR NO : 2014/3251
KARAR TARİHİ : 24.02.2014

Tebliğname No : KYB- 2014/4362

Dolandırıcılık suçundan sanık F.. K..’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 158/1-d, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 2.000 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının aynı Kanun’un 51/1. maddesi gereğince ertelenmesine, anılan Kanun’un 53. maddesinde belirtilen ve 53/3. maddesindeki kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık dışındaki haklardan mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar; kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise koşullu salıverme tarihine kadar yoksun bırakılmasına dair Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/12/2012 tarihli 2012/464-580 sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 27/12/2013 gün ve 2013/19637/79315 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09/01/2014 gün ve 2014/7362 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
1- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53/3. maddesinde yer alan “Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen hükümlü hakkında birinci fıkranın (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, 1 yıl 8 ay hapis cezası ertelenen sanık hakkında kendi altsoyu üzerindeki velayet vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından hak yoksunluğunun uygulanamayacağının gözetilmemesinde,
2-Sanık hakkında dolandırıcılık suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası ile birlikte 2.000 Türk lirası adlî para cezasına hükmedilmiş ise de, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007/10-108 esas, 2007/152 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, yasa koyucunun ayrıca adlî para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adlî para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamakta ise de, alt sınırdan uzaklaşmanın gerekçelerinin gösterilmesi, dayanılan gerekçelerin de yasal olması ve dosya içeriğiyle örtüşmesi gerektiği halde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 61. maddesindeki ölçütlere göre gerekçe gösterilmeksizin alt sınırdan uzaklaşılarak yazılı şekilde para cezası tayin edilmesinde, isabet görülmediğinden 5271 Sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007/10-1/1/8 esas, 2007/152 karar sayılı ilamında da açıklandığı gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamakta ise de, bunun gerekçelerinin gösterilmesi, dayanılan gerekçelerin yasal olması ve dosya içeriğiyle örtüşmesi gerektiği halde mahkemece hapis cezası alt sınırdan tayin edilmesine rağmen ayrıca gerekçe gösterilmeden adli para cezasının alt sınırın üzerinde tayin edilmek suretiyle çelişkiye düşülmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğunun anlaşılması karşısında,
Kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarname içeriği bu itibarla yerinde görüldüğünden, Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.12.2012 tarih ve 2012/464 esas, 2012/580 sayılı kararın CMK’nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre hükümde tayin olunan adli para cezasına ilişkin olarak, “120” , “100” gün ve “2.000 TL” ibarelerinin çıkartılarak, sırasıyla “5” , “4” gün ve “80” TL adli para cezası ibarelerinin eklenmesine, ve TCK’nın 53/3 maddesi gereğince “sanığın TCK. 53/1. maddesinin “c” bendindeki, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet,, kayyımlık haklarını koşullu salıverilme tarihine kadar kullanmaktan yoksun bırakılmasına, ilişkin kısmın hüküm fıkrasından çıkartılmasını, infazın buna göre yapılmasına, hükümdeki diğer hususların aynen bırakılmasına, 24.02.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.