Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/6554 E. 2014/8107 K. 28.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/6554
KARAR NO : 2014/8107
KARAR TARİHİ : 28.04.2014

Tebliğname No : 15 – 2012/318998
MAHKEMESİ : Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 18/09/2012
NUMARASI : 2012/70 (E) ve 2012/262 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı,o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için,eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Somut olayda; sanığın, olay tarihinde Emekli Sandığı’na bağlı olarak çalıştığı halde, eşinin ölümüyle dul kaldığı 03/07/2002 tarihinde, daha önce ölmüş olan babasından dul ve yetim maaşı alabilmek için Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü’ne müraacat ettiği ve başvuru formunda çalıştığı halde çalışmadığını beyan ederek 01/08/2002 tarihinden 31/10/2006 tarihine kadar 18.535.339 TL para aldığı, durumun idare tarafından fark edilmesi üzerine başlatılan idari soruşturma sırasında 18/02/2007 tarihinde bu parayı katılan kuruma ödediğinin iddia edildiği olayda,
Dosya içeriğine göre, sanığın çalışmadığını beyan ederek katılan kurumdan dul maaşını almak için müraacat etmesi üzerine kurum yetkililerinin, ilgilinin başka yerde çalışıp çalışmadığı ve talep ettiği maaşı alabilmek için koşullarının uygun olup olmadığı hususunda araştırma yapmasının gerektiği, kaldı ki ilgili emekli sandığı mensubu ise kendi kurumu bünyesindeki bu kayıtlara basit bir araştırmayla ulaşmasının da mümkün bulunması nedeniyle, sanığın beyanının tek başına dolandırıcılık suçunun hile unsurunu teşkil etmediği, sanığın katılanı dolandırımak için kurum araştırmasına engelleyici, yanıltıcı başka eylem ve işleminin bulunmadığı anlaşılmakla, dolandırıcılık suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı olayda, sanığın beaatine karar vermek gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde uygulama koşulları bulunmayan karşılıksız yararlanma suçu kapsamında kabul edilerek hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28/04/2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.