Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/4217 E. 2015/21953 K. 05.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/4217
KARAR NO : 2015/21953
KARAR TARİHİ : 05.03.2015

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli mala zarar verme, 2911 sayılı Yasaya muhalefet, görevi yaptırmamak için direnme
HÜKÜM : Mahkumiyet, beraat

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
1-2911 sayılı yasaya muhafelet ve kamu görevlisine karşı direnme suçlarından verilen beraat kararlarına yönelik katılan … vekilinin temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Atılı suçların niteliği itibariyle suçtan doğrudan zarar görmesi söz konusu olmayan …’nin davaya katılmasına dair verilen karar hukuken geçersiz olup hükmü temyiz etme yetkisi vermeyeceğinden … vekilinin temyiz talebinin CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
2-Katılan … vekilinin kamu malına zarar verme suçundan sanıklar …, …, …, …, …, … ve … hakkında verilen beraat kararına ilişkin temyiz talebinin incelenmesinde;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok, etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
5237 sayılı TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar ”başlıklı birinci bölümünde,265. maddesi ile düzenlenen; “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçuyla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup; bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. Maddede düzenlenen görevini yaptırmamak için direnme suçu, seçimlik hareketli bir suç olup kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir ve/veya tehdit kullanılması ile suç oluşmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması zorunludur. Zira madde, kamu görevlisinin yerine getirdiği herhangi bir iş için değil, görevine giren bir iş için koruma sağlamaktadır. Cebir, kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır. Cebrin sınırı, kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değiştirilebilecek boyutta olmasıdır. Cebirle, kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine sebebiyet verilirse, fail ayrıca bu suçtan da beşinci fıkra uyarınca cezalandırılacaktır. Cebir veya tehdidin alenî olması şart değildir. Bu manada cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeye elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanılmasını ifade eder.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 02.03.2010 gün 9-259-47 sayılı kararında belirlendiği gibi, Olayın gelişimi sırasında sanığın, cebir ve/veya tehdit kullandığı polis memuru olan müştekiler suçun mağduru, kamu idaresi ise suçtan zarar gören konumundadır. “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçunun 5237 sayılı TCK’nın “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı bölümünde düzenlenmiş olması da kamu görevlilerinin suçun mağduru olamayacakları anlamına gelmemektedir. Aksinin kabulü halinde, görevleri dışında kendilerine karşı cebir ve/veya tehdit kullanılması halinde işlenen bu suçların mağduru olacaklarında kuşku bulunmayan kişilerin, aynı suçlara görevlerinin ifası sırasında kamu görevlisi sıfatıyla maruz kaldıklarında ise suçun mağduru olmadıklarını ileri sürmek çelişkisine düşülecektir ki, bunun yasal bir dayanağı bulunmamaktadır.
Tut ilçesi Boyundere köyü sakinlerinin izinsiz olarak Adıyaman Belediyesine giden su borusuna müdahale etmeleri üzerine, Adıyaman Belediyesi su işleri ekipleri ile birlikte kolluk kuvvetlerince izinsiz olarak alınan suyu kapatmak amacıyla Boyundere köyüne gidildiği bunun üzerine sanıkların, Tut ilçesi Kaymakamlık Binası önünde toplandıkları buradan Kaymakamlık hizmet binasına girmek istedikleri bu durumun kolluk görevlileri tarafından engellenmeye çalışıldığında sanıklar …, …, …, …, …, … ve …’in ise taş atmak suretiyle Kaymakamlık hizmet binasında bulunan polis noktasının camlarını kırdıklarına dair mahkumiyetlerine yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı olay yeri tespit tutanağı, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, haklarında verilen beraat kararlarında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan … vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA,
3- Sanık …’ın kamu görevlisine karşı direnme suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz talebinin incelenmesine gelince;
Sanığın üzerine atılı kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek suçunun ancak kamu görevlisine karşı cebir veya tehdit kullanılması suretiyle işlenebileceği, gerek olay tutanağı içeriği gerekse olay tutanağını düzenleyen kolluk görevlilerinin tanık sıfatıyla verdikleri ifade içeriklerinden, sanığın kolluk görevlilerine karşı cebir ve tehdit kullandığı yönünde bir iddia ve delilin bulunmadığı gözetilmeden, sanığın unsurları oluşmayan müsnet suçtan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.03.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.