Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/4035 E. 2014/16922 K. 21.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/4035
KARAR NO : 2014/16922
KARAR TARİHİ : 21.10.2014

Tebliğname No : 11 – 2012/275516
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 15. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 05/06/2012
NUMARASI : 2012/157 (E) ve 2012/535 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanıklar hakkında hükmolunan ceza miktarına nazaran, sanıkların duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’un 318. maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Sanıkların şikayetçi ve katılanın sahibi oldukları arsayı kendilerinden habersiz tapuda tescil yaptırmak konusunda anlaştıkları, bu amaçla şikayetçi ve katılan adına oluşturdukları sahte kimlik belgeleriyle sanık Sıddık’ın da kardeşi Faik adına düzenlediği sahte kimlik belgesiyle H. Ş. adına buldukları resmi kimlikle Kandıra Noterliği’nde 18/11/2011 gün ve 8010 yevmiye numaralı müştekilere ait gayrimenkulün gerçek sahipleri Ebubekir yerine sanık Bedrettin’in, Süleyman yerine sanık Ali’nin sahte kimliği ile H. Ş.’ın yokluğunda suça konu taşınmazın satışı için sahte vekaletname düzenlettirdikleri ve ihbar üzerine henüz gayrimenkulün tescili yapılmadan durumun ortaya çıktığı iddia ve kabul edilen olayda, suçun Nüfus Müdürlüğü’nün maddi varlığı olan sahte nüfus cüzdanı kullanılarak işlenmiş olması karşısında, eylemin, 5237 sayılı TCK’nın 158/1-d maddesinde düzenlenen kamu kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık ve aynı kanunun 204/1. maddesinde yer alan resmi belgede sahtecilik suçlarını suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdir ve değerlendirmesinin üst dereceli Ağır ceza mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde sanıkların mahkûmiyetlerine hükmolunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden sanıkların kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 21.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.