Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/3985 E. 2015/21651 K. 02.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/3985
KARAR NO : 2015/21651
KARAR TARİHİ : 02.03.2015

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Mala zarar verme, silahla basit kasten yaralama
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Sanıkla katılan arasında önceye dayalı husumet bulunduğu, katılan sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motorsikletle seyir halindeyken, sanığın kullandığı … plaka sayılı motorsikletin kendisini takip ettiğini gördüğü, bir yerde katılana yaklaşan sanığın, arkadan katılanın motorsikletine vurarak olay yerinden kaçtığı, katılanın yere düşerek basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı ve katılanın aracında hasar meydana geldiği, böylece sanığın mala zarar verme ve silahla basit kasten yaralama suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda,
1-Mala zarar verme suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;
Sanık ve katılan beyanları ile tüm dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır. Sanıkla katılan arasında husumet bulunması, katılanın aşamalarda değişmeyen ifadeleri ve olayın üzerinden uzun bir zaman geçmiş olması nedeniyle güvenlik kamerası kayıtlarının tespit etme imkanının bulunmayışı ile sanığın suçu kasten işlediğine dair mahkumiyete yeter kesin ve inandırıcı delil bulunması karşısında tebliğnamadeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
2-Silahla basit kasten yaralama suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;
Sanık ve katılan beyanları ile tüm dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Yargıtay Ceza genel Kurulu’nun 28/05/2013 tarih ve 2013/3-22 Esas ve 2013/270 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, 765 sayılı TCK’da tanımlanmamasına karşın, 5237 sayılı TCK’nın 21. maddesinin 1. fıkrasının ikinci cümlesinde kast; “suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi” şeklinde açıklanmış, aynı Kanun maddesinin 2. fıkrasında ise; “kişinin suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır” denilmek suretiyle “olası kast” tanımına yer verilmiştir. Doğrudan kast, failin hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesini gerektirir. Ancak, failin hareketiyle hedeflediği doğrudan sonuçların yanısıra, hareketinin zorunlu sonuçları ya da kaçınılmaz yan sonuçları da, açık bir isteme olmasa dahi doğrudan kast kapsamında değerlendirilmelidir. Öğreti ve uygulamada “dolaylı kast,” “belirli olmayan kast,” “gayrimuayyen kast,” “olursa olsun kastı” olarak da adlandırılan olası kast, TCK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında; “öngörmesine rağmen, fiili işlemesi” şeklinde tanımlanmıştır. Olası kast ile doğrudan kast arasındaki ayırıcı ölçütteki en belirgin unsurlar, doğrudan kasttaki bilme ve isteme unsurlarıdır. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa ve bunu da istiyorsa doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bazı sonuçları da doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısında da, doğrudan kastla hareket ettiği kabul edilmelidir. Olası kastı, doğrudan kasttan ayıran diğer ölçüt ise; suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp, muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda, bu ihtimalin gerçekleşmesini kabullenerek, olursa olsun düşüncesi ile ve ona katlanmayı da göze alarak hareket etmekte ve muhtemel neticenin gerçekleşmemesi için de önlem almamaktadır. Bu hukuksal olgular ışığında somut olay değerlendirildiğinde, sanığın, katılanın motorsikletine arkadan çarparak doğrudan mala zarar verme kastıyla hareket ettikten sonra, katılanan yaralanabileceğini kesin olarak öngörmesine rağmen hareketlerine devam ederek yaralama sonucunu gerçekleştirmiş olması karşısında, sanığın olası kastla silahla basit kasten yaralama suçunu işlediği gerekçesiyle TCK’nın 21/2 maddesi gereğince cezasından indirim yapılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurularak fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.