Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/3006 E. 2014/4625 K. 12.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/3006
KARAR NO : 2014/4625
KARAR TARİHİ : 12.03.2014

Tebliğname No : 15 – 2014/26075
MAHKEMESİ : Erzurum 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 02/12/2013
NUMARASI : 2011/119 (E) ve 2013/266 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanıklar hakkında katılanlar C. Y.. ve A.. Ç..’ye yönelik dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından yapılan temyiz isteğinin incelenmesinde;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu,TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir.Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür.Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir.Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamıyacaktır.
Sanıkların büyükbaş hayvan satın almak için katılanların ikamet etmiş oldukları köye gittikleri, katılan A. Ç..’ye ait 7 adet büyükbaş hayvan için 9.950 TL’ye, katılan C.. Y..’e ait 10 adet büyükbaş hayvan için 12.950 TL’ye anlaşmaya vardıkları, sanık C.. P…’ın katılan A.. Ç..i’ye 1.950 TL verdiği, sanık Ö.. A..’ın da katılan C.. Y..’e 2.000 TL verdiği, geri kalan toplam 18.950 TL için sanıkların katılanlara çek vermeyi teklif ettikleri,katılanların çek almak konusunda tereddüt etmeleri üzerine sanık O.. K..’nun katılanlara”Amca çek para değil mi?” diyerek katılanları iknaya çalıştığı,bunun üzerine katılanların sanıkların teklifini kabul ederek sanıklardan 23.12.2006 düzenleme tarihli 5.000 TL, 6.000 TL ve 8.000 TL bedelli olmak üzere toplam 19.000 TL bedelli 3 adet çeki aldıkları ve sanıkların da 17 adet büyükbaş hayvanı menşei şahadetnamesini de alarak kamyona yükleyip götürdükleri, katılanların suça konu çekleri ödeme günü olan 23.12.2006 tarihinde bankaya tahsil için gittiklerinde suça konu çeklerin karşılığının olmadığı ve 08.12.2006 tarihinde kayıp nedeni ile bankaya bildirimde bulunulduğunun belirlendiğinin iddia edildiği somut olayda;
1-Resmi belgede sahtecilik suçuna konu teşkil eden çeklerin aslının dosyaya getirtilerek, yapılan sahtecilikte aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdir ve tayininin hakime ait olduğu da dikkate alınarak, söz konusu çeklerin mahkeme heyeti tarafından incelenip, özellikleri zapta geçirilmeden, bu şekilde, iğfal kabiliyeti bulunup bulunmadığının tespiti ile, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Katılanların aşamalardaki beyanlarında sanıklarla önce pazarlık yaptıklarını ve anlaştıklarını, kendilerine bir miktar para verdiklerini, kalanını da çekle ödeyeceklerini söylediklerini, parayı aldıklarını, sanıkların giderek çekleri getirdiklerini, çekleri de kendilerine verdikten sonra hayvanların teslim edildiğini beyan etmeleri karşısında;katılanlar yeniden dinlenerek, sanıkların katılanlarla aynı anda birlikte görüşüp görüşmedikleri, katılanlarla birlikte görüşme halinde iken mi yoksa herbir katılan ile ayrı ayrı görüşme yaptıkları esnadamı mı katılanları aldattıkları denetime izin verecek şekilde ayrıntılı olarak belirlenip, aynı anda görüşmüşler ise, eylemin tesesül eden tek bir dolandırıcılık suçunu oluşturacağı, ayrı ayrı görüşmeleri halinde her bir katılana karşı dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilerek sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre;
a-Sanıkların TCK’nın 158/1-f maddesinden mahkumiyetlerine karar verilmesine rağmen, anılan maddenin son cümlesindeki, hapis cezasının alt sınırının 3 yıldan, adli para cezasının miktarının suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamayacağına dair düzenlemeye muhalefet edilmek suretiyle temel ceza tayinindeki isabetsizlik aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
b-Suça konu çeklerin katılan A..Ç..’ye aynı anda verildiğinin anlaşılması karşısında; resmi belgede sahtecilik eyleminin tek suç oluşturacağı gözetilmeden, müşteki sayısınca suçun oluşacağı kabul edilerek sanıkların her bir müştekiye yönelik ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmesi,
c-Dolandırıcılık suçlarından belirlenen gün adli para cezası, adli para cezasına çevrilirken, sevk maddesi olarak 5237 sayılı TCK’nın 52/2. maddesi yerine aynı Kanun’un 50/1-a maddesi yazılmış ise de, bu yanlışlığın mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
d-Sanık O.. K..’nun kesin nitelikteki geçmiş hükümlülüğünün tekerrüre esas alınarak hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık Ömer ve sanık Osman müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenle, 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.