Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/2817 E. 2014/6374 K. 03.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/2817
KARAR NO : 2014/6374
KARAR TARİHİ : 03.04.2014

Tebliğname No : 15 – 2013/63260
MAHKEMESİ : Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 20/12/2012
NUMARASI : 2011/36 (E) ve 2012/439 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir. Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde;
Ö..Eczanesi sahibi sanık Ö.. E.. ve aynı eczanede çalışan sanık M.. K..’ın çevrede oturan ve çoğu yaşlı kimseler olan emekli insanlara istedikleri ilaçları verdikleri ve kendilerine daha sonra bunları yazdıracaklarını söyleyerek sağlık karnelerini eczanede alıkoydukları, böylece yardım etme vaadiyle emeklilerden aldıkları karnelere anlaşmalı oldukları doktorlara hasta bulunmaksızın ve muayene yapılmadan, hastaya vermedikleri ilaçları reçeteye yazdırıp, bunları Sosyal Güvenlik Kurumundan tahsil ederek kamu zararına sebebiyet verdikleri iddia edilen olayda, mahkemece mahkumiyetlerini gerektirir yeterli, somut, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden sanıkların beraatlarına karar verilmiş ise de; anılan eczanede yapılan aramada çok sayıda sağlık karnesi, kesik ilaç kupürleri, sağlık kurulu raporları, kupürleri kesilmiş ilaç kutuları ele geçmesi, sağlık karnesi yapılan aramada bulunan sigortalılardan A.. B.., İ.. Y.. ve S.. Y..’ın sağlık karnelerindeki bir kısım ilaçları eczaneden almadıklarını, reçeteye esas muayenenin yapılmadığını belirtmelerine rağmen bazı sigortaların ise karakol beyanlarında muayene olup ilaçlarını aldıklarını beyan etmeleri karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından; dosya arasında bulunan SGK Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı suç raporunun 29.sayfasında belirtildiği üzere Ankara Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne tevdi edildiği anlaşılan teftiş ve incelemeye esas alınan reçetelerin tamamı ve ilgili tedavi evrakı celp edilerek, yazılan ilaçlar ile tanı olarak belirtilen hastalıkların uyumlu olup olmadığı, sanıkların eylemleri sonucunda kurumun uğradığı bir zararın bulunup bulunmadığı, varsa ne kadar olduğu hususlarında denetime olanak verecek şekilde doktor, eczacı ve sosyal güvenlik uzmanından oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınması, incelemeye esas reçetelerin arkasında imza bulunup bulunmadığı, var ise bu imzaların sigortalılara ait olup olmadığı hususunda ilgililerin beyanlarına başvurularak ilaçları teslim alıp almadıkları belirlenerek, kuşku bulunması halinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasından sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.