Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/2807 E. 2014/4777 K. 17.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/2807
KARAR NO : 2014/4777
KARAR TARİHİ : 17.03.2014

Tebliğname No : KYB – 2014/35698

Resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından şüpheliler A.. A.. ve K.. A.. haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 19/06/2013 tarihli ve 2013/3772 soruşturma, 2013/24879 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 02/10/2013 tarihli ve 2013/1248 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 23.01.2014 gün ve 2013/1930/5923 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 31.01.2014 gün ve 2014/35698 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Dosya kapsamına göre, şikâyetçi vekilinin resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık iddiaları üzerine yürütülen soruşturma sonucu şüpheliler hakkında ihtilafın hukuki nitelikte olduğu ve zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu, müşteki vekilinin müvekkili şikâyetçinin çalışmış olduğu K.. R.. Sanayi ve Tic. Ltd. Şti’de 02/10/2000 ilâ 23/11/2010 tarihlerinde çalıştığını ancak 21/12/2000, 04/04/2008, 30/11/2008, 24/06/2010 ve 31/07/2010 tarihlerinde işe giriş bildirgelerinde adına imzalanmış belgelerdeki imzaların müvekkiline ait olmadığını, yine müvekkilinin 2005 yılında 3.000 Türk lirası, işten ayrılmadan önce de 3.300 Türk lirası ücretle çalıştığını ancak şüpheliler tarafından Sosyal Sigortalar Kurumuna yapılan ödemenin asgari ücret üzerinden gösterilerek kurumun zarara uğratıldığı iddiaları dikkate alındığında, belirtilen tarihlerde imzalanan işe giriş bildirgelerin müşteki R.. P..’a ait olup olmadığının ve şikâyetçiye ait değilse imzaların kime ait olduğunun tespit edilmediği, yine müştekinin ortalama 3.000 Türk lirası ücret karşılığında çalışmasına rağmen şüpheliler tarafından Sosyal Sigortalar Kurumuna eksik bildirimde bulunulmak suretiyle kurumun zarara uğratıldığına ilişkin iddiada gerçek durumun tespit edilerek
Sosyal Sigortalar Kurumunun zarara uğratılıp uğratılmadığının araştırılmadığı, ortada 5271 sayılı Kanun’a uygun bir soruşturmanın bulunmadığı bir durumda, anılan Kanun’un 160. maddesi ve diğer maddeleri uyarınca soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 02/10/2013 tarih ve 2013/1248 D. İş sayılı kararın CMK’nın 309. maddesinin 4 fıkrasının d)bendi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 17/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.