YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/23869
KARAR NO : 2015/350
KARAR TARİHİ : 14.01.2015
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Ticarî faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin, güvenilirliğini sağlamak amacıyla, bu suçun, tacir (kişisel olarak ticaretle uğraşan kimseler) veya şirket yöneticisi olan yada şirket adına hareket eden kişilerin ticarî faaliyetleri sırasında işlenmesi, TCK’nın 158/1-h bendinde nitelikli hâl kabul edilmiştir. Bu kavramlar Türk Ticaret Kanunun ilgili hükümlerine göre belirlenecektir.
Türk Ticaret Kanunun Madde 14 de,Tacir;
“(1) Kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. “denilmektedir.
Ticaret şirketleri, aynı yasanın Madde 124 de
”(1)Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir.
(2) Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır” şeklinde tanımlanmıştır.
Kooperatif yöneticilerinin,kooperatifin faaliyeti kapsamında, dolandırıcılık suçunu işlemeleri de nitelikli hâl, kabul edilmiştir.Üye sayısı dolmasına rağmen, üyeliğe kabulün devamından bahsederek üye kayıt edilmiş gibi kişinin parasının alınması bu suç tipine örnek gösterilebilir. Kooperatif yöneticilerinin kimler olduğu 1163 sayılı Kooperatifler kanunun 55 ve devamı maddelerinde tanımlanmıştır.Madde 55 – Yönetim Kurulu, kanun ve anasözleşme hükümleri içinde kooperatifin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organıdır.Yönetim Kurulu en az üç üyeden kurulur. Bunların ve yedeklerinin kooperatif ortağı olmaları şarttır.Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişiler, temsilcilerinin isimlerini kooperatife bildirir.
Bu suçun oluşabilmesi için,Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin dolandırıcılık suçunu ticari faaliyetleri sırasında işlemiş olmaları gerekir.Keza, kooperatif yöneticilerinin bu nitelikli halden cezalandırılabilmeleri için suçun kooperatifin faaliyeti kapsamında, işlenmesi gereklidir.Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi yada şirket adına hareket eden kişi yada kooperatif yöneticisi olabilir.
… Kuyumculuk” adı altında kuyumculuk yapan ve nedenle semt sakinleri tarafından tanınan sanığın, olay tarihinden bir süre önce dükkanına altın alıp satmak değiştirmek için gelen bir kısım katılanlara ve yeni düğün yapmış bazı katılanlara evine giderek altınları kendisine vermeleri halinde hem güvende tutup hemde değişik oranlarda faiz vereceğini söylediği bu vaad ile aldığı altınlar ve paralar karşılığında bir süre cüzi miktarlarda nemalar vererek, altınları güvenle saklayıp nemalandırdığına ilişkin güven oluşturup yaygınlaşmasını sağlayarak, katılanların kendisine bu şekilde altın döviz ve TL cinsinden paralarını vermesini temin ettikten sonra dükkanı boşaltıp katılanlardan topladığı altın ve nakit parayı yanına alarak, bu kapsamda katılan …’tan aldığı 360 gram altını da alarak ortadan kaybolduğu, olayda: sanığın eyleminin 158/1-h kapsamında dolandırıcılık suçunu oluşturduğu yönündeki kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
1-Sanık hakkında katılan …’a yönelik dolandırıcılık suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
2-Sanık hakkında katılan …’e yönelik dolandırıcılık suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;
Sanık hakkında katılana yönelik aynı eylem nedeniyle iki kez dava açılıp, iki kez mahkumiyet kararı verilmesi nedeniyle dairemizin 03.12.2013 tarih ve 2013/25053 esas 20013/19007 tarihli kararı ile söz konusu kararlardan hüküm fıkrasının 60. sırasındaki mahkûmiyet kararının onandığı; 111. sırasındaki mahkûmiyet kararının ise mükerrer açılan dava nedeniyle red kararı verilmesi gerekirken mahkumiyetine karar verilmesi nedeniyle bozulduğu ve mahkemece bozma kararına uyulduğu halde, bozma üzerine kurulan hükümde yalnızca önceki hüküm fıkrasının 111. sırasındaki mahkûmiyet kararına ilişkin davanın reddiyle yetinilmesi gerekirken tekrar mahkûmiyet hükmü kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.