Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/23435 E. 2015/26792 K. 15.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/23435
KARAR NO : 2015/26792
KARAR TARİHİ : 15.06.2015

MAHKEMESİ :Çocuk Mahkemesi
SUÇ : Mala zarar vermeye teşebbüs, hakaret, basit kasten yaralamaya teşebbüs
HÜKÜM : Düşme

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma,suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye …, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun … şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, … ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır. Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır. Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.
Suça sürüklenen çocuğun, daha önce dayısının gayri resmi eşi olan müştekinin evine giderek, müştekiye sinkaflı şekilde hakaret ettiği ve çevrede bulunan eşyaları yaralama kastıyla müştekiye fırlattığı, eline aldığı taşlarla evin camlarını taşladığı, böylece hakaret, mala zarar vermeye teşebbüs ve basit kasten yaralamaya teşebbüs suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda,
1-Müştekinin aşamalarda değişmeyen ifadesinde, söz konusu eylemler nedeniyle suça sürüklenen çocuktan şikayetçi olduğu, müşteki, hakkında evrakı ayrılan ve kovuşturması ayrıca yürütülen … isimli kişi hakkında, şikayetten vazgeçmiş ise de, ancak iştirak halinde işlenen suçlarda şikayetten vazgeçmenin, iştirakçi diğer sanıklara sirayet edeceğinin öngörüldüğü dikkate alınarak ve suça sürüklenen çocuğun, … isimli kişi ile iştirak halinde suç işlememiş olması nedeniyle, müştekinin, bu kişiye karşı şikayetten vazgeçmesinin, suça sürüklenen çocuk hakkındaki şikayetinden de vazgeçtiği anlamına gelmeyeceğinin anlaşılması karşısında, çocuk hakkında yargılamaya devam edilerek ve mevcut deliller tartışılarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, şikayetten vazgeçmenin suça sürüklenen çocuğa da sirayet edeceği gerekçesiyle usul ve yasaya aykırı olarak 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi gereğince düşme kararı verilmesi,
2-Kabule göre de; Çocuk Koruma Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 20/1-7. maddesi ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca; fiil işlendiği sırada 15 yaşını doldurmuş olup da 18 yaşını doldurmamış çocukların işledikleri fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının takdiri bakımından, sosyal yönden inceleme yaptırılmasının gerekli olduğu, mahkemece sosyal inceleme raporuna gerek görülmediği taktirde ise gerekçesinin kararda gösterilmesinin zorunlu olduğu gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.