Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/23351 E. 2015/26953 K. 17.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/23351
KARAR NO : 2015/26953
KARAR TARİHİ : 17.06.2015

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Mala zarar verme, hırsızlık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden almak, hırsızlık suçunun temel şeklidir. Taşınır malın alınmasının suç oluşturabilmesi için, zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir.
Sanıkların, Tarım Kredi Kooperatifi hizmet binasına tespit edilemeyen bir saatte pencere korkuluk demirlerini kırmak suretiyle içeriden iki adet, toplam 1.684,80 TL değerinde masa bilgisayarı, kasa, monitör klavyesiyle birlikte 85,00 TL değerinde motor yağı, 290,00 TL değerinde gübre çaldıkları somut olayda; sanıkların atılı suçları işlediklerine dair kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık … müdafii, sanık …’ın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.10.2009 tarih ve 8-124-224 sayılı kararında açıkça belirlendiği gibi, temel cezanın belirlenmesinde hakim somut olayda TCK’nın 61/1. maddesini gözönünde bulundurarak işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırları arasında temel cezayı belirlerken aynı kanunun 3/1. maddesi uyarınca hüküm ile işlenen fiil arasında “orantı” bulunmasını gözetmek durumundadır. Hakimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçenin yasal ve yeterli olması denetime izin verecek şekilde açıkça gösterilmesi gereklidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; kullanılan gerekçenin TCK’nın 61. maddesi anlamında yasal ve buna bağlı olarak alt sınırdan uzaklaşarak ceza tayin edilmesi doğru bir uygulama olarak kabul edilebilir ise de; suça konu değer gözetildiğinde alt sınırı 2 yıl olan hırsızlık suçunun temel cezasının 5 yıl hapis cezası olarak belirlenmiş olması; ayrıca alt sınırı 1 yıl olan kamu malına zarar verme suçunun temel cezasının 3 yıl hapis cezası olarak belirlenmiş olması; orantılılık ilkesi ile bağdaşmadığından, takdir hakkının hak ve nesafet kuralları sınırlarını aşar şekilde kullanılması suretiyle ceza tayini,
2- Sanık … hakkında kurulan hükümlere ilişkin mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbirinin ne şekilde uygulanacağı, süresi ve bu hususta karar verecek mercii, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 108. maddesinde düzenlenmiş olup, aynı maddenin 5. fıkrası ile tekerrür dolayısıyla belirlenen denetim süresinde koşullu salıvermeye ilişkin hükümlerin uygulanacağının belirtilmesi karşısında, denetimli serbestlik tedbirinin süresinin infaz aşamasında 5275 sayılı Kanun hükümleri uyarınca belirlenmesinin gerektiği gözetilerek 5237 sayılı TCK’nın 58/7. maddesi gereğince sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağının belirtilmesiyle yetinilmesi gerekirken 5275 sayılı Kanunun 108/4. maddesi uyarınca sanık hakkında üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş sanık … müdafii ve sanık …’ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.