Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/22517 E. 2014/22008 K. 24.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/22517
KARAR NO : 2014/22008
KARAR TARİHİ : 24.12.2014

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık, özel belgede sahtecilik, sahte özel belgeyi kullanma
HÜKÜM : Beraat

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi,nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için,eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir. Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Sanıkların, sanık …’in sahibi olduğu işyerinde gerçekte fiilen çalışmadıkları halde fikir ve eylem birliği içinde birlikte suç işleme kast ve iradesi ile hareket ettikleri, sanık …’in de maddi menfaat karşılığında diğer sanıkları işyerinde fiilen çalışmadıkları halde, gerçeğe aykırı olarak fiilen çalıştıklarını gösterir işe giriş bildirgeleri düzenleyerek
şikayetçi kuruma ibraz ettiği ve bu suretle işyerinin gerçekte ticari faaliyette bulunmadığı halde işyerinde işçi olarak çalıştıkları beyan edilen sanıkların da fiilen bu işyerinde çalışmamalarına rağmen işe giriş bildirgeleri düzenlenerek sigortalı yaptırıldıkları ve içeriği itibarıyla sahte olan işe giriş bildirgeleri şikayetçi kuruma ibraz edilmesine rağmen sanıklar tarafından sigorta primleri ödenmediği ve bu eylemleriyle atılı suçları işlediklerinin iddia edildiği olayda;
1-Sanıklar …, …, … hakkında kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanıkların savunması, şikayet dilekçesi ile tüm dosya kapsamına göre, atılı suçların sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçesiyle verilen beraat kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
2-Sanık … hakkında kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz isteminin incelemesinde;
Sanığın hükümden sonra 04.12.2011 tarihinde öldüğünün UYAP’tan temin edilen nüfus kaydından anlaşılması karşısında, hakkında açılan kamu davasının 5237 sayılı TCK’nın 64/1 maddesi uyarınca düşürülmesine karar verilip verilmeyeceğinin mahkemesince değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.12.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.