Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/21831 E. 2015/26986 K. 17.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/21831
KARAR NO : 2015/26986
KARAR TARİHİ : 17.06.2015

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Mala zarar verme, tehdit, hakaret, kasten yaralama
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanık hakkında mağdur …’a yönelik tehdit suçundan kamu davası açıldığı halde, bu suçtan hüküm kurulmamışsa da, zamanaşımı süresi içerisinde hüküm kurulması mümkün görülmüştür.
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma,suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur.İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır.
Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır.
Hakaret huzurda işlenebileceği gibi, gıyapta da işlenebilir. Gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için, mağdurun yokluğunda en az ikiden fazla kişilerle ihtilat edilerek yani en az üç kişinin hakaret sözünü öğrenmiş olması kaydıyla hakaretin yapılması şarttır. Mağdur bu sayıya dâhil değildir. Mağdurun hazır olması halinde gıyapta hakaret den bahsedilemez. Kendileriyle ihtilat edilen kişilerin bir arada bulunmaları ve hakaret sözünü aynı anda öğrenmelerine gerek yoktur. İhtilat aktarma suretiyle gerçekleşmişse hakaret sözlerinin aynı yada benzer olması aranmalıdır. Fail, sözlerini ikiden fazla kişiye söylemekte yada daha çok kişinin duyabileceği bir yerde konuşmakta ve sözleri başkaları tarafından duyulabilmekte, failde bu durumun bilincinde ise ihtilat oluşmuştur.
Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.
Tehdit, bir kimsenin başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini veya malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağını veya sair bir kötülük edeceğini bildirmesidir. Bu suçta fail, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını mağdura bildirmektedir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku bulacak bir kötülüğün, gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı iç huzurunu bozmalı ve onu endişeye düşürmelidir. Mağdura yapılan tehdidin, onun iç huzurunu bozmaya,onda korku ve endişe yaratmaya elverişli olması gerekir. Failin tehdit fiilini bilerek ve isteyerek işlemesi, verileceği söylenen zararın haksız olması yeterlidir. Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük, ciddiyet yoksa tehdit kastının varlığından bahsedilemez. Mağdur haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamışsa, korkutuculuk oluşmamıştır. Tehdit suçunun, bahsedilen yasal unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli, fail ile mağdurun içinde bulundukları ortam, söylenen sözler, söylenme nedeni ve söylendiği koşullar nazara alınmalıdır.
Katılanlar …, …’ …’ nin banka çalışanları, mağdur …’un ise aynı banka şubesinde güvenlik görevlisi olarak çalışmakta oldukları, banka şubesine gelen sanığın bankada işlemlerini gerçekleştirmek üzere bulunduğu sırada kırk dakika beklediğinden bahisle öfkeye kapıldığı, banka çalışanlarıyla tartıştığı, sanığın Asiye, Gülhayat ve Sinan’ a karşı “ananızı avradınızı sinkaf ederim” şeklinde hakaret ettiği, Gülhayat ve Sinan’a ” seni öldüreceğim, senin gırtlağını keseceğim” şeklindeki sözler ile tehdit ettiği, banka şubesinde bulunan camı kırdığı, güvenlik görevlisi olarak çalışan Sinan’ı ‘ basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte darp ederek kasten yaralama suçlarını işlediği iddia olunan olayda;
1-Sanık hakkında mala zarar verme, kasten yaralama ve hakaret suçlarından verilen mahkumiyet kararlarının temyiz incelemesinde;
a-5237 sayılı TCK’nın 53/4. maddesi gereğince, kısa süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında 5237 sayılı aynı Kanunun 53/1 maddesi maddesinde gösterilen hak yoksunluklarına hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,
b-Katılanlar …,…. yönelik hakaret suçundan verilen mahkumiyetine yönelik olarak,
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11.02.2014 tarih ve 2013/12-70 esas 2014/57 karar sayılı kararında da açıklandığı üzere mahkemelerce hüküm kurulurken çeşitli hatalar yapılabildiği, örneğin zaman zaman nitelikli haller nedeniyle ceza artırılırken arttırım oranlarında, bazan da sonuçlarında hatalar yapılabildiği gibi indirim nedeninin uygulanması sırasında da hesap hatası yapılarak daha az ceza tayin edildiği, hatta nitelikli hal nedeniyle cezanın artırılması yerine indirilmesi yoluna gidildiği, ilgili kanun maddesinde suç için hapis cezası ile birlikte para cezası da öngörüldüğü halde, yalnızca hapis ya da para cezasına hükmedildiği, öngörülmüş cezanın alt sınırının da altında olacak şekilde bir ceza tayin edildiği veya belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması sırasında işlem hataları yapıldığı görülmektedir. Böyle durumlarda mahkemece yapılan hataların nedeni ve niteliği göz önünde tutularak, kanun maddesinin yanlış yorumlanmasının sözkonusu olduğu hakimin takdirine bağlı ve bilinçli uygulamalardaki hata ve aykırılıkların aleyhte değiştirme yasağı kapsamında kaldığı kabul edilmelidir. Buna karşılık, cezaların belirlenmesi sırasında iradi olmaksızın ve güdülen amacın dışında yapılan basit toplama, çıkarma, çarpma ve bölme şeklinde belirtilebilecek dört işlem hataları, herkes tarafından objektif bir biçimde farkedilebilecek nitelikte maddi hatalar olarak kabul edilerek, aleyhte değiştirme yasağı kapsamında değerlendirilmemeli, sanık aleyhine temyiz bulunmayan hallerde dahi doğru uygulama yapılmak suretiyle hüküm hakimin ifadesi doğrultusunda düzeltilebilmelidir.
Bu kapsamda sanık hakkında, hakaret suçundan TCK’nın 125/1 maddesi uyarınca belirlenen 3 ay hapis cezasının, TCK’nın 43. maddesi gereğince ¼ oranında artırım yapıldığı sırada 3 ay 22 gün yerine 3 ay 15 gün denilmesi ve buna bağlı olarak TCK’nın 62 maddesi uyarınca 1/6 indirim yapılarak 3 ay 3 gün yerine 2 ay 27 gün hapis cezası hesabı ile eksik ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkralarından “TCK’nın 53. madde gereğince sanık hakkında güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine” ilişkin kısmların çıkartılması, katılanlar Asiye ve Gülhayat’a yönelik hakaret suçundan verilen mahkumiyet hükümde yer alan hapis cezasına ilişkin sırasıyla ” 3 ay, 15 gün hapis”, “2 ay, 27 gün hapis” ifadelerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla “3 ay 15 gün hapis”, “3 ay 3 gün hapis” ibarelerinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2-Sanık hakkında katılanlar … ve Rıfat Ayköse’ye yönelik tehdit suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz isteminin incelenmesinde; CMK’nın 225. maddesi uyarınca hükmün konusu iddianamede gösterilen fiilden ibaret olup,…. Cumhuriyet Başsavcılığının 22.03.2013 tarihli iddianamesiyle sanığın katılan …. ye yönelik tehdit suçundan açılmış bir dava bulunmadığı halde sanık hakkında her iki katılana yönelik zincirleme tehdit suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.