Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/21521 E. 2015/26101 K. 02.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/21521
KARAR NO : 2015/26101
KARAR TARİHİ : 02.06.2015

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Mala zarar verme
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Sanığın, amcası olan katılan … ile birlikte bir barda alkol aldıktan sonra araçla evlerine giderken katılana küfretmesi üzerine katılan tarafından yolda indirilmesine içerleyerek katılana ait tuhafiye dükkanının vitrin camını taşla kırıp içerideki eşyaları yakmak suretiyle mala zarar verme suçunu işlediğinin iddia edildiği somut olayda,
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 31/03/2009 tarih ve 2008/6-256 Esas ve 2009/79 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “şüpheden sanık yararlanır” kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulunun, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlı olduğu, gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olan olaylar ve iddiaların, sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamayacağı, ceza mahkumiyetinin, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanması gerektiği, bu ispatın, hiçbir kuşku ve başka bir türlü oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olması gerektiği, yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmanın, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına geleceği dikkate alınarak; somut olayda, sanığın aşamalarda suçlamaları kabul etmemesi, görevli polis memurları tarafından olay yerinin yakınında yakalanıp adli raporu alınmak üzere hastaneye götürüldüğü sırada bir anlık öfkeyle işyerini kendisinin yaktığını beyan ettiğine dair tutanağın mahkeme huzurunda doğrulanmamış olması ve usulüne uygun alınmış bir ikrar beyanı olmaması nedeniyle CMK’nın 148/4. maddesi uyarınca hükme esas alınamayacağı, tanık beyanlarına ve tüm dosya kapsamına nazaran sanığın yangın sırasında alkollü vaziyette olay yerinin yakınında görülmesi dışında mahkumiyete yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşılmakla; 5271 sayılı CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
Kabule göre de;
Hükümden sonra, 28.06.2014 tarih ve 29044 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 65. maddesiyle 5237 sayılı TCK’nın 152/2-a maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün diğer hususları incelenmeksizin 5320 sayılı Kanun’un 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.