Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/19792 E. 2014/20034 K. 01.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/19792
KARAR NO : 2014/20034
KARAR TARİHİ : 01.12.2014

Tebliğname No : 15 – 2014/71273
MAHKEMESİ : Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 06/03/2012
NUMARASI : 2009/304 (E) ve 2012/92 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Eski hale getirme istemiyle birlikte temyiz talebinde de bulunulması halinde, 5320 sayılı Kanun’un 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 311. maddesi hükmüne göre, inceleme merciinin Yargıtay’ın ilgili dairesi olduğundan temyiz ve eski hale getirme isteminin reddine ilişkin ek karar kaldırılmıştır.
Sanığın savunmasında beyan ettiği ve gerekçeli kararın tebliğ edildiği adreste “2014. Sokak” adında bir sokağın bulunmadığı ve tebligatın iade edildiği, daha sonra gerekçeli kararın sanığın mernis adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, ancak sanığın temyiz dilekçesi ve UYAP kayıtlarına göre adresinin “2014. Sokak” değil de “2114. Sokak” olduğu, aradaki (1) rakamının farkı nedeniyle tebligatın usulüne uygun olarak yapılmadığı ve sanığın temyiz isteminin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edilerek yapılan temyiz incelemesinde ;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın,sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir.
Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanunu’nun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler,bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır.
Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa, basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
…. Bilumum Dahili Ticaret Limited Şirketi’nin ortağı ve yetkilisi olan sanık Memet’in katılan TEB İstoç Şubesi’nden aldığı 50.000 TL’lik krediye teminat olarak katılan C. Ö..’e ait …Kırtasiyecilik adlı şirketin borçlu olduğu, 15.08.2008 ödeme tarihli, 14.250 TL bedelli bonoyu teminat olarak verdiği, sanığın kredi taksitlerini ödeyememesi üzerine katılan banka tarafından sanık ve katılan Cemal aleyhine icra takibi başlatıldığı, ancak katılan Cemal’in bononun kendisine ait olmadığını, bono üzerindeki kaşesini şirketine ait eski kaşesi olduğunu, imzanın da kendisine ait olmadığını iddia ettiği, sanığın böyle bir kredi kullanmadığını savunmasında rağmen bilirkişi raporuna göre kredi sözleşmesi üzerindeki imzanın kendisine ait olduğu, böylece sanığın sahte senetle kredi çekerek nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediği iddia ve kabul olunan somut olayda ; sanığın böyle bir kredi kullanmadığını savunmasına rağmen bilirkişi raporuna göre
Sözleşme üzerindeki imzanın sanığa ait olduğu belirtilmiş ise de, sanığın savunmasında, katılan Cemal’le samimi arkadaş olduğunu, kaşelerinin ve çeklerinin birbirlerinde olup şehir dışında oldukları zaman birbirlerinin yerine çek veya senet düzenlediklerini savunması , mahkemece sadece kredi sözleşmesi üzerindeki imzayla ilgili bilirkişi raporu aldırılması, senet üzerindeki yazı ve imzaların sanığa ait olup olmadığı hususunda rapor aldırılmaması, ayrıca Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.03.1998 tarih ve 6/8-69 sayılı kararında da açıklandığı üzere, önceden doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde; borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu doğmadığından, dolandırıcılık suçunun unsurları itibariyle oluşmaması karşısında ; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından ; suça konu senet üzerindeki yazı ve imzanın sanık Memet ile katılan Cemal ve eşi olan tanık Birgül’e ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması ve sanığın, katılan bankayla genel kredi sözleşmesi imzalaması nedeniyle teminat olarak verdiği senedin önceden doğmuş borç karşılığında verilip verilmediğinin tartışılması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.