Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/19233 E. 2015/26559 K. 10.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/19233
KARAR NO : 2015/26559
KARAR TARİHİ : 10.06.2015

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Görevi yaptırmamak için direnme, kamu malına zarar verme, genel güvenliği kasten tehlikeye sokma
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
5237 sayılı TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar ”başlıklı birinci bölümünde, 265. maddesi ile düzenlenen; “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçuyla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup; bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. Maddede düzenlenen görevini yaptırmamak için direnme suçu, seçimlik hareketli bir suç olup kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir ve/veya tehdit kullanılması ile suç oluşmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması zorunludur. Zira madde, kamu görevlisinin yerine getirdiği herhangi bir iş için değil, görevine giren bir iş için koruma sağlamaktadır. Cebir, kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır. Cebrin sınırı, kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değiştirilebilecek boyutta olmasıdır. Cebirle, kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine sebebiyet verilirse, fail ayrıca bu suçtan da beşinci fıkra uyarınca cezalandırılacaktır. Cebir veya tehdidin alenî olması şart değildir. Bu manada cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeğe elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanılmasını ifade eder.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 02.03.2010 tarih 9-259-47 sayılı kararında belirlendiği gibi, olayın gelişimi sırasında sanığın, cebir ve/veya tehdit kullandığı polis memuru olan müştekiler suçun mağduru, kamu idaresi ise suçtan zarar gören konumundadır. “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçunun 5237 sayılı TCK’nın “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı bölümünde düzenlenmiş olması da kamu görevlilerinin suçun mağduru olamayacakları anlamına gelmemektedir. Aksinin kabulü halinde, görevleri dışında kendilerine karşı cebir ve/veya tehdit kullanılması halinde işlenen bu suçların mağduru olacaklarında kuşku bulunmayan kişilerin, aynı suçlara görevlerinin ifası sırasında kamu görevlisi sıfatıyla maruz kaldıklarında ise suçun mağduru olmadıklarını ileri sürmek çelişkisine düşülecektir ki, bunun yasal bir dayanağı bulunmamaktadır.
Sanığın suçun yasal tanımında yer alan ve hukuksal anlamda tek bir fiili oluşturan davranışları, görevini ifa eden kamu görevlilerine karşı görevlerini yaptırmamak için gerçekleştirmiş olması nedeniyle aynı nev’iden fikri içtimaın koşulları gerçekleşmiş bulunduğundan, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 43/2. maddesinin uygulanması gerekmektedir.
Eşinden ayrı yaşayan sanığın eşine yönelik eylemleri nedeniyle eşi tarafından başvuru yapılarak korunma kararı alındığı, polis memuru olan sanığın görev yerinden …’e geldiği, eşinin sanığın kendisini aradığını ve gelip kafana sıkacağım diyerek tehdit ettiğini bildirmesi üzerine can güvenliği ekibi olan polisler …, … ve …’nin sanığın eşi …’ın oturduğu adresinin önüne gittikleri, bir başka ekibin gelerek sanığın eşi ve çocuklarını gece yarısından sonra konuttan uzaklaştırmak için hazırlıklara başladıkları aşamada sanığın geldiği, can güvenliği ekibinin sanığı konuttan uzaklaştırdıkları ve eşi ve çocuklarının bu fırsattan yararlanılarak konuttan alındığı, sanığın eşinin şikayetçi olduğnu açıklaması üzerine gelişmelerden haberdar edilen Nöbetçi Cumhuriyet savcısının gözaltı talimatı vermesi üzerine karakoldan can güvenliği ekip amirine bu talimatın iletildiği ve sanığa durumun bildirilerek gözaltına alınma amaçlı karakola davet edildiği aşamada silah çektiği görevlilerin görevlerini yerine getirmelerine engelleme amaçlı olarak onlara yönelik olmasa bile ateşli silah kullandığı ve tehditle birden çok kamu görevlisine direnme suçunu böylece başlattığı, ekibin gelişmelerden amirlerini haberdar etmesi sonrasında bu ekibin sanığın üzerine doğru gitmediği, uzaktan gözetleme görevini üstlendiği, resmi asayiş ekibinin olay yerine yaklaştığında sanığın can güvenliği ekibinin yanından uzaklaşmış olduğu ve bir sokak boyunca silahın sürekli olarak ateşlediği, ekip otosuna doğru yürümeye başlaması üzerine ekip otosunu gidebileceği yere kadar uzaklaştığı, ancak sokağın dar ve dik olması nedeniyle ekip otosun terkettiklerini ve kapısını kilitlediklerini, bu aşamada sanğın kendisini uyaran ekip görevlilerine doğru asfalt üzerine yeniden ateş ettiği, eline aldığı taşla ekip otosunun camını kırdığı olayda, görevi yaptırmamak için direnme, kamu malına zarar verme, genel güvenliği kasten tehlikeye sokma suçlarının oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiş, Adli emanete alına silah ve ekleri hakkında bir karar verilmemiş ise de mahallince ayrıca karar verilebilme olanağı nedeniyle bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, 10.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.