Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/1885 E. 2015/21361 K. 25.02.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/1885
KARAR NO : 2015/21361
KARAR TARİHİ : 25.02.2015

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kamu malına zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme, kasten yaralama
HÜKÜM : Ceza verilmesine yer olmadığına, beraat

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
5237 sayılı TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar ”başlıklı birinci bölümünde, 265. maddesi ile düzenlenen; “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçuyla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup; bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. Maddede düzenlenen görevini yaptırmamak için direnme suçu, seçimlik hareketli bir suç olup kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir ve/veya tehdit kullanılması ile suç oluşmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması zorunludur. Zira madde, kamu görevlisinin yerine getirdiği herhangi bir iş için değil, görevine giren bir iş için koruma sağlamaktadır. Cebir, kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır. Cebrin sınırı, kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değiştirilebilecek boyutta olmasıdır. Cebirle, kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine sebebiyet verilirse, fail ayrıca bu suçtan da beşinci fıkra uyarınca cezalandırılacaktır. Cebir veya tehdidin alenî olması şart değildir. Bu manada cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeye elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanılmasını ifade eder.
Sanığın suçun yasal tanımında yer alan ve hukuksal anlamda tek bir fiili oluşturan davranışları, görevini ifa eden kamu görevlilerine karşı görevlerini yaptırmamak için gerçekleştirmiş olması nedeniyle aynı nev’iden fikri içtimaın koşulları gerçekleşmiş bulunduğundan,sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 43/2. maddesinin uygulanması gerekmektedir.
Katılan sanık …’in, psikotik bozukluk denilen akıl hastalığının bulunduğu, olay tarihinde bu rahatsızlığından dolayı Bilecik Devlet Hastanesine gittiği, muayene olduktan sonra hastaneden ayrılırken kendisine ait araç ile hastane bahçesinde bulunan bir kaç tane araca çarparak hastaneden ayrıldığı, emniyet görevlilerinin yapılan ihbar üzerine emniyet görevlilerinin sanığın peşine düştükleri, küçük sanayi kavşağına geldiklerinde katılan sanık …’in el frenini çekerek aracı ekip aracının önüne kırdığı ve bu sebeple iki aracın çarpıştığı, aralarında sanık …’un da bulunduğu emniyet görevlilerinin katılan sanık …’i kontrol altına almak için müdahale ettikleri, …’in hastalığının da etkisi ile polis memurlarına direndiği, sonrasında polis memurlarının güçlükle …’i polis otosuna bindirdikleri, …’in polis otosunda da agresif davranışlarının devam ettiği, bu sırada yaralandığı, o esnada olay yerinden geçmekte olan sanık …’nın olayı gördüğü, katılan sanık …’i kendisinin de asker olması sebebiyle tanıdığı, bu nedenle polis aracının arkasında sanık …’un katılan sanık …’i yumruk vurmak suretiyle darp ettiğini beyan ettiği, ancak duruşmada alınan beyanında aracın arkasında polis memurlarının aracın içerisine doğru hamle yaptıklarını gördüğü, ancak katılan sanık …’e vurduklarını net olarak görmediğini beyan ederek önceki beyanından döndüğü somut olayda;
1- Sanık … hakkında kasten yaralama suçundan verilen beraat kararına yönelik olarak yapılan temyiz incelemesinde;
Sanığın, katılan sanık …’i yaraladığına dair savunmasının aksine mahkumiyetine yeter derecede delil bulunmadığı gerekçesiyle verilen beraat kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan sanık vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazının reddiyle hükmün ONANMASINA,
2- Katılan sanık … hakkında kamu malına zarar verme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair karara yönelik olarak yapılan temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan sanık vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazının reddine, ancak;
Sanık hakkında 5271 sayılı CMK’nın 223/3-a ve 5237 sayılı TCK’nın 32. maddeleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına, anılan Kanunun 57/1-2-3-4-5 madde ve fıkraları uyarınca akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına karar verilmesiyle yetinilmesi gerekirken, doğrudan tedbire hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan sanık vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün sanık hakkında kurulan 3. bendindeki 2. fıkranın çıkarılarak yerine sanığın 5237 sayılı TCK’nın 57/1-2-3-4-5 madde ve fıkraları uyarınca akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına ibaresinin eklenmesi suretiyle, sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 25.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.