Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/18724 E. 2014/18280 K. 06.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/18724
KARAR NO : 2014/18280
KARAR TARİHİ : 06.11.2014

Tebliğname No : KD – 2008/77335

“Dolandırıcılığa teşebbüs” suçundan, sanık İ.. A..’ın (katılan M.. G..’e karşı eylemi) TCK’nın 157/1, 35/2.maddeleri gereğince 6 ay hapis ve 2.500 TL. adli para cezasıyla cezalandırılmasına dair Uşak Ağır Ceza Mahkemesinin 15/11/2007 tarihli ve 2006/283 E, 2007/294 K sayılı hükmünün sanık ve müdafiinin temyizi üzerine; dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18/03/2010 tarih ve 2008/77335 sayılı “onama istemli” tebliğnamesiyle Dairemize gönderilmiş, Dairemizin 16/01/2013 tarih ve 2011/18030 E; 2013/453 K sayılı ilamıyla hükmün bozulmasına karar verilmiş; CMK’nın 308. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan “itiraz” uyarınca dosya Dairemizce incelenmiş, ve 10/04/2013 tarih – 2013/5722 E, 6617 K sayılı “önceki kararın KALDIRILMASINA YER OLMADIĞI” kararı verilmiş; dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 02/07/2014 tarih ve 2013/15-389 E, 2014/341 K no’lu “itirazın kabulü- Dairemizin 16/01/2013 tarih ve 2011/18030 E, 2013/453 K sayılı bozma kararının sanık İ.. A.. yönünden (katılan Mustafa’ya karşı) KALDIRILMASI” kararı ile esastan incelenme yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olmakla, incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan bu düzenlemeyle, failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddî unsuru, kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığının, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere, para veya başkaca menfaat almak, kabul etmektir.
Kamu görevlisi, TCK’nın 6. maddesinde tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için, suç konusunun resmî nitelikte bir iş olması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün, yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti, suçu nitelikli hâle getirmiştir.
Bu iddia yapıldığında, o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığı, yada o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkarı ….Başsavcısına, …kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında Başsavcının, Kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hakimlerden tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK’nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır. Keza, failin, belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.) olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde eylemi, basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır.
Kamu görevlisine gerçekten ve onun bilgisi içinde çıkar sağlanmış ise eylem rüşvet suçunu oluşturacaktır.
Katılan İsa’nın annesi katılan Mustafa’nın ise kayınvalidesi tanık Türkan’ın halasının torunu olduğu söylenen sanık İsmail’in bu akrabalık bağını kullanarak belli bir samimiyet ortamı oluşturduğunda kendisini İstanbul’da bulunan Karadenizliler Derneğinin başkanı olarak tanıtıp, siyasi çevresinin bulunduğunu, dönemin Enerji Bakanını ve onun kayınpederini yakından tanıdığını söyleyip arkadaşı-diğer sanık Ali’yi “Enerji Bakanının kayınpederi” olarak katılanlara ve onların aile fertlerine tanıtması; katılan İsa’nın PTT Müdürlüğünde işe başlatılmasını temin amacıyla Uşak’a gittiklerinde tanıştıkları katılan Mustafa’ya da “…TOKİ evlerinde Bakan’a tahsisli konutlar bulunduğunu, bunlardan birini uygun fiyata alacaklarını, tapusunu bakan danışmanının gelip vereceğini…” söyleyip, ikna etmesi 10.000 TL peşin aylık 250 TL’ye anlaşmaya varılmasını müteakip, sanık İsmet’in katılan Mustafa’dan anlaşma konusu daire için herhangi bir para almadan kızının rahatsızlığını bahane ederek ortadan kaybolması eyleminin “nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs” suçunu oluşturduğu iddia edilen somut olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine incelenen dosya kapsamına göre sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın, katılan Mustafa’ya karşı sübut bulan eylemini “Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan (dönemin Enerji Bakanı), onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle, belli bir işin gördürüleceği (tahsisli dairelerden birinin uygun fiyata alınacağı) vaadiyle aldatarak” işlediği dosya kapsamından anlaşılmakla; fiilin TCK’nın 158/2. maddesinde tanımlanan “nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs” suçunu oluşturduğu dikkate alınmadan, suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi,
Bozmayı gerektirmiş sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, hükmolunan cezalar yönünden kazanılmış hakların saklı tutulmasına, 06/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.