Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/18289 E. 2015/26042 K. 01.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/18289
KARAR NO : 2015/26042
KARAR TARİHİ : 01.06.2015

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kamu malına zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme, hakaret, tehdit
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
5237 sayılı TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünde, 265. maddesi ile düzenlenen; “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçuyla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup; bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. Maddede düzenlenen görevini yaptırmamak için direnme suçu, seçimlik hareketli bir suç olup kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir ve/veya tehdit kullanılması ile suç oluşmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması zorunludur. Zira madde, kamu görevlisinin yerine getirdiği herhangi bir iş için değil, görevine giren bir iş için koruma sağlamaktadır. Cebir, kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır. Cebrin sınırı, kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değiştirilebilecek boyutta olmasıdır. Cebirle, kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine sebebiyet verilirse, fail ayrıca bu suçtan da beşinci fıkra uyarınca cezalandırılacaktır. Cebir veya tehdidin alenî olması şart değildir. Bu manada cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeye elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanılmasını ifade eder. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 02.03.2010 tarih ve 9-259-47 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, olayın gelişimi sırasında sanığın, cebir ve/veya tehdit kullandığı polis memuru olan müştekiler suçun mağduru, kamu idaresi ise suçtan zarar gören konumundadır. “Görevi Yaptırmamak İçin Direnme” suçunun 5237 sayılı TCK’nın “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı bölümünde düzenlenmiş olması da kamu görevlilerinin suçun mağduru olamayacakları anlamına gelmemektedir. Aksinin kabulü halinde, görevleri dışında kendilerine karşı cebir ve/veya tehdit kullanılması halinde işlenen bu suçların mağduru olacaklarında kuşku bulunmayan kişilerin, aynı suçlara görevlerinin ifası sırasında kamu görevlisi sıfatıyla maruz kaldıklarında ise suçun mağduru olmadıklarını ileri sürmek çelişkisine düşülecektir ki, bunun yasal bir dayanağı bulunmamaktadır.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek ya da yakıştırmalarda bulunmak ya da sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır. Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır. Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.
Tehdit, bir kimsenin başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini veya malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağını veya sair bir kötülük edeceğini bildirmesidir. Bu suçta fail, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını mağdura bildirmektedir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku bulacak bir kötülüğün, gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı iç huzurunu bozmalı ve onu endişeye düşürmelidir. Mağdura yapılan tehdidin, onun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya elverişli olması gerekir. Failin tehdit fiilini bilerek ve isteyerek işlemesi, verileceği söylenen zararın haksız olması yeterlidir. Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük, ciddiyet yoksa tehdit kastının varlığından bahsedilemez. Mağdur haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamışsa, korkutuculuk oluşmamıştır. Tehdit suçunun, bahsedilen yasal unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli, fail ile mağdurun içinde bulundukları ortam, söylenen sözler, söylenme nedeni ve söylendiği koşullar nazara alınmalıdır.
Bartın İl Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memurları olan şikayetçilerin, birkaç kişinin alkol alıp, çevreye rahatsızlık verildiği yönünde ihbar almaları üzerine olay yerine gittiklerinde gürültü yapan suça sürüklenen çocuk … ile tanık Tolga’yı kabahatler kanunu kapsamında işlem yapılmak üzere emniyet aracına davet ettikleri sırada suça sürüklenen çocuğun, görevli memurlardan katılan …’ın teçhizat kemerinde bulunan silah kabzasından tutarak silah kılıfını kırdıktan sonra sağ bacağına doğru tekme atarak “s….rin lan alamazsınız beni” dediği, yine bu sırada sanık …’ın görevli memurlara hitaben alenen “Bırakın lan a…. koyduklarımın çocuğu” şeklinde hakarette bulunup, görevli memurların kollarından ve vücutlarından tutup çekmek suretiyle görevlerini yapmalarını engellenmeye çalıştığı, daha sonra …’ın emniyet müdürlüğüne ait… kod no’lu ekip otosunun sürgülü kapısına tekme atarak aracın zarar görmesine neden olduğu, raporların aldırılması sonucunda, ekip otosunun nezaret bölümüne bindirilmeleri esnasında, bu defa …’ın, bahse konu aracın kapılarına tekme ile vurmak suretiyle araca zarar verdiği ve mukavemetini devam ettirerek “Sizinle dışarıya çıkınca görüşeceğiz” şeklinde tehditler savurduğu, aynı şekilde doktor raporlarının alınması için gidilen devlet hastanesinde arkadaşları olan suça sürüklenen çocuk …’ın katılan …’yi hedef alarak parmak sallayarak “Seninle buradan sonra görüşeceğiz” diyerek tehditte bulunduğunun iddia edildiği olayda;
1-Suça sürüklenen çocuk … hakkında mala zarar verme suçundan kurulan hükme yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanık hakkında mala zarar verme suçundan hükmolunan cezanın miktar ve türüne göre; 5320 sayılı Kanuna, 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 26. maddesiyle eklenen geçici 2. maddesi uyarınca, doğrudan verilen 3.000,00 TL ve altında kalan adli para cezalarının temyizinin karar tarihi itibariyle mümkün olmaması karşısında, sanığın temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi gereğince REDDİNE,
2-Sanık … hakkında kamu malına zarar verme suçundan kurulan hükme yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanığın eylemi sonucunda ekip otosuna ait nezarethane kapısının yaylarının düşmüş olması karşısında, suçun yasal unsurlarının oluştuğu, ayrıca kamu malına zarar verme suçunun yapısı ve niteliği gereği haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına elverişli bulunmadığı hususları gözetilerek, bu yönde bozma talep eden tebliğnamedeki düşüncelere iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
3-Suça sürüklenen çocuk … hakkında tehdit; sanık … ve suça sürüklenen çocuk … haklarında görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret; suça sürüklenen … hakkında ayrıca kamu malına zarar verme suçlarından kurulan hükümlere yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
a)5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35/1. ve Çocuk Koruma Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20/2. maddeleri gereğince, suç tarihinde 12-15 yaş grubu içerisinde bulunan suça sürüklenen çocuk …’ın üzerine atılı tehdit suçunun hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılamayacağının değerlendirilmesi açısından zorunlu olan sosyal inceleme raporunun aldırılması gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
b)Olaya ilişkin görgüsü bulunan tanık …’nın aşamalardaki ifadelerinde, suça sürüklenen çocuk …’ın ekip otosuna binmek istememesi üzerine polislerin Hasan’a jopla vurduklarını ve …’ın abisi ….’un da bunun üzerine olaya dahil olduğunu belirtmesi ve….’a ait adli muayene raporundaki bulgular dikkate alınarak, suça sürüklenen çocuk … ile sanık … hakkında hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarında haksız tahrik hükümlerinin uygulanma şartlarının oluşup oluşmadığının karar yerinde tartışılmaması,
c)Direnme suçunun birden fazla kişiyle birlikte işlenmesi nedeniyle cezaların artırılması sırasında TCK’nın 265/3. maddesinin gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232. maddesine muhalefet edilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar müdafii ile sanık …’ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.