Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/18229 E. 2015/26051 K. 01.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/18229
KARAR NO : 2015/26051
KARAR TARİHİ : 01.06.2015

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Mala zarar verme, kasten yaralama, hakaret
HÜKÜM : Mahkumiyet, temyiz talebinin miktardan reddine dair ek karar

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Tekerrür hükmünün maddi ceza hukuku yönü bulunsa da bir güvenlik tedbiri olarak düzenlendiğine dair şüphe bulunmaması ve 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinde güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine ilişkin kararların hüküm sayılacağının açıkça belirtilmesi suretiyle, gerek mahkûmiyete ek, gerekse de bağımsız olarak hükmedilen güvenlik tedbirlerinin kesin nitelikteki hükümlere her yönüyle temyiz edilebilirlik niteliği kazandıracağı göz önünde bulundurulduğunda, sanık hakkında mala zarar verme, kasten yaralama ve hakaret suçlarından verilen kesin miktardaki adli para cezaları yanında sanık hakkında TCK’nın 58. maddesi uyarınca tekerrür hükümlerinin uygulanmasına da karar verilmiş olması nedeniyle, hükümlerin tümüyle temyizi kabil olduğu anlaşıldığından, mala zarar verme suçundan verilen 10.12.2013 tarih ve 2011/587-2013/535 sayılı ek kararın kaldırılmasına karar verilerek; mala zarar verme, kasten yaralama ve hakaret suçlarından verilen mahkûmiyet hükümlerine yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek ya da yakıştırmalarda bulunmak ya da sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatı konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır. Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır. Hakaret huzurda işlenebileceği gibi, gıyapta da işlenebilir. Gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için, mağdurun yokluğunda en az ikiden fazla kişilerle ihtilat edilerek yani en az üç kişinin hakaret sözünü öğrenmiş olması kaydıyla hakaretin yapılması şarttır. Mağdur bu sayıya dâhil değildir. Mağdurun hazır olması halinde gıyapta hakaret den bahsedilemez. Kendileriyle ihtilat edilen kişilerin bir arada bulunmaları ve hakaret sözünü aynı anda öğrenmelerine gerek yoktur. İhtilat aktarma suretiyle gerçekleşmişse hakaret sözlerinin aynı ya da benzer olması aranmalıdır. Fail, sözlerini ikiden fazla kişiye söylemekte ya da daha çok kişinin duyabileceği bir yerde konuşmakta ve sözleri başkaları tarafından duyulabilmekte, failde bu durumun bilincinde ise ihtilat oluşmuştur. Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.
Somut olayda; şikayetçilerden …’ın, … ile birlikte sanık …’ün evinin önüne araçla gittikten sonra, aralarında çıkan tartışmada …’in eline geçirdiği bıçakla …’ı basit tıbbi müdahale ile iyileşebilecek şekilde yaralayarak ona sinkaflı sözlerle hakaret ettiği, ardından olay yerinden kaçmaya çalışan şikayetçilerin arkasından attığı taş ile …’a ait aracın sağ dikiz aynasının çatlamasına sebebiyet verdiği, bunun üzerine şikayetçi olacağını söyleyen …’a “Nereye gidersen git, istediğin yere şikayet et, senin ananını avradını sinkaf ederim” şeklindeki sözlerle hakaret ettiği anlaşıldığından, sanığın eylemlerinin, …’a yönelik hakaret ve kasten yaralama;….’a yönelik ise mala zarar verme ve hakaret suçlarını oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Adli sicil kaydına göre, tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 58. maddesinin 3. fıkrası uyarınca aynı kanunun 86/2, 125/1 ve 151. maddelerinde öngörülen seçenek yaptırımlardan hapis cezasına hükmolunması gerektiğinin gözetilmemesi,
2-Sanık hakkında mala zarar verme suçundan hüküm kurulurken, isminin sehven … olarak yazılması suretiyle hükümde karışıklığa yol açılması,
3-Kabule göre de; TCK’nın 58. ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106. ve 108. maddeleri gereğince sanık hakkında mala zarar verme, kasten yaralama ve hakaret suçlarından tayin olunan sonuç cezaların adli para cezası olması nedeniyle mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanamayacağının gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.