YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/18024
KARAR NO : 2014/19970
KARAR TARİHİ : 01.12.2014
Tebliğname No : KYB – 2014/300807
Güveni kötüye kullanma suçundan şüpheli E.. M.. hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 24/03/2014 tarihli ve 2013/178286 soruşturma, 2014/19589 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik müşteki vekili tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/05/2014 tarihli ve 2014/409 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 25/07/2014 gün ve 2014/15315/51777 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05/09/2014 gün ve 2014/300807 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Dosya kapsamına göre, şüphelinin şikayetçiden iki adet otomobil kiraladığı, kiraların bir süre düzenli bir şekilde ödendikten sonra kira bedellerinin ödenmediği, usulüne uygun düzenleme şeklinde bir “Finansal Kira Sözleşmesi” mevcut olmadığı, olayın hukuki ihtilaf olup, şikayetçinin hukuk mahkemesinde dava açmakta muhtar olduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de,
5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, somut olayda, şüphelinin temsile yetkili olduğu şirketin müşteki şirketten 11/11/2011 tarihli kira sözleşmesi ile 3 yıllığına iki adet otomobil kiraladığı, bu sözleşmenin eki olan Ek-2’ye göre ilk senedin ödeme tarihinin 07/12/2011 olduğu, bu sözleşmeden yaklaşık 8 ay sonra taraflar arasında 12/07/2012 tarihinde ek sözleşme yapılarak otomobillerin değiştirildiği ve yeni bir ödeme planı hazırlandığı, 3 yıllık yeni ödeme planının ilk taksitinin 07/08/2012 olduğu, bu kapsamda 2013 yılı Mart, Nisan, Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarına ait kira bedellerinin ödenmemesi sebebiyle, müşteki şirket vekili aracılığıyla muhatap şirkete noter vasıtasıyla ihtarname gönderilerek, temerrüde uğramış borç miktarının ihtarnamenin tebliğini müteakip ertesi gün mesai saati bitimine kadar ödenmesinin istendiği, ayrıca sözleşmenin feshedildiği ve iki adet aracın da iade edilmesinin ihtar edildiği, aksi halde sözleşmenin 10. maddesi uyarınca güveni kötüye kullanma eyleminden dolayı cezai başvurunun da yapılacağının bildirildiği, buna rağmen kira bedellerinin ödenmediği ve iki adet aracın da müşteki şirkete iade edilmediği, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar da bahsedildiği üzere taraflar ararsında yapılmış bir finansal kiralama sözleşmesi bulunmadığı, bunun adi bir kiralama sözleşmesi olup sözleşmenin bitiminde veya feshi durumunda araçların mülkiyetinin kiracıya geçmeyeceği, kiralayana iade edilmesi gerektiği nazara alındığında, kiralayanın hukuki menfaatlerini korumak için hukuk mahkemesinde dava açma muhtariyetine sahip olmasının, cezai soruşturma yapılmasına engel olmayacağı, mülkiyeti kiralayana ait olan araçları sözleşmenin feshedilmesi sebebiyle haksız bir şekilde elinde tutan şüphelinin güveni kötüye kullanma suçunu işlediğine ilişkin delilleri değerlendirme yetkisinin mahkemesine ait bulunduğu cihetle, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 12/05/2014 tarihli ve 2014/409 D. İş sayılı kararlarının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince, BOZULMASINA, bozma nedenine göre müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine 01/12/2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.