YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/18020
KARAR NO : 2014/19976
KARAR TARİHİ : 01.12.2014
Tebliğname No : KYB – 2014/283496
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve örgüt faaliyeti çerçevesinde dolandırıcılık suçlarından şüpheliler E. K.., Y.. G.. ve V.. Ö.. haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 17/03/2014 tarihli ve 2013/154546 soruşturma, 2014/18337 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/04/2014 tarihli ve 2014/1100 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 17/07/2014 gün ve 2014/14719/49305 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02/09/2014 gün ve 2014/283496 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Dosya kapsamına göre, müşteki E. Y.. vekilinin 11/11/2013 havale tarihli dilekçesinde belirttiği “Müvekkilinin Bahçeşehir Üniversitesinin mütevelli heyeti başkam olduğunu, Üniversitenin bünyesindeki Tıp Fakültesine bağlı bir eğitim ve araştırma hastanesi kurarak 2012-2013 yılında YÖK’ten kontenjan alma niyetinin bulunduğunu, bu amaçla da uygun nitelikleri haiz kiralık taşınmaz aradığını, bu arayışını çevresine de duyurduğunu ve bu sayede şüphelilerden V.. Ö.. ile tanıştığım, şüphelinin bu konuda danışmanlık yapabileceğini ve geniş çevresi olduğunu ifade ettiğini, eski müsteşar ve halen İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsünde profesör Unvanıyla çalışmasının kendisinde güven uyandırdığını, şüpheli ile “sözlü bir danışmanlık sözleşmesi” akdettiğini, danışmanlık ücreti olarak V.. Ö.. ile 3.500.000 USD ödenmesi karşılığında anlaştığını,
Şüpheli V.. Ö..’ün danışmanlığında; eskiden Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi olarak hizmet veren İstanbul Huzur Hastanesi ve Dinlenme Evleri Vakfına ait “İstanbul ili, … Mahallesi, No: ..” adresindeki taşınmazı aylık 325.000 Türk lirası bedelle, Vakfın atıl duran “İstanbul ili, Fatih (Eminönü) ilçesi Takvimhane Sokak” adresindeki kamuoyunda “Esnaf Hastanesi” olarak bilinen taşınmazı aylık 159.000 Türk lirası bedelle kiraladıklarını, Vakfın elinde atıl olan hastane işletme ruhsatlarını 500.000 USD bedelle devraldığını,
Esnaf Hastanesi ismindeki taşınmaz ile ilgili olarak davalısı kiralayan konumundaki bir Vakıf ile tapu iptal davasının olduğunu ve tapu kaydına ihtiyati tedbir konulduğunu, taşınmazın karşı komşusu İstanbul Üniversitesinin yıllardır bu taşınmazı istediğini ve taşınmazla ilgili kamulaştırma işlemi başlattığını öğrendiğini, esasen Vakıf yöneticilerinin de diğer şüphelilerle organize hareket ederek kendilerini dolandırdıklarını, Vakıf yöneticilerinin Esnaf Hastanesini geri alacaklarını beyan ederek bu yönde güven sağlamak amacıyla devredilen hastane ruhsatlarını geri almak ve ödenen bedelleri iade etmek üzere kendileri ile Beşiktaş .. Noterliğinin 15/12/2011 tarihli ve 38363 Yev. sayılı protokolü akdettiğini,
Esnaf Hastanesi ile ilgili kira sözleşmesinin ortadan kaldırılacağına güvenerek Altunizade’deki taşınmaz ile ilgilenmeye başladığını, ancak teknik rapor alabilmek için müracaat ettiklerinde kiralanan binaların yürürlükteki deprem ile ilgili mevzuata uygun olmadığı göçme durumlarının söz konusu olduğu, can güvenliği ve hemen kullanım kıstaslarını sağlamadığı, binaların yıkılıp, yeniden inşasının daha uygun olacağının tespit edildiğini, bu taşınmazların ilk depremde yıkılma tehlikesinin bulunduğuna dair önceki tarihli iki raporun bulunduğunu öğrendiklerini, şüphelilerin bu aşamadan sonra kendileriyle irtibatı kestiğini ve hastane işletme ruhsatlarının iade edilmesine rağmen devir bedeli olarak ödenen 200.000 USD ve toplamda 300.000 USD tutarındaki ileri tarihli çeklerin iade edilmediğini, Beşiktaş … Noterliğinin 05/03/2012 tarihli ve 7299 Yev. Sayılı ihtarnamesi ile sözleşmelerden döndüğünü ve imzalanmış sözleşmelerin iptal edildiğini,
Şüpheli V.. Ö..’ün olayı aceleye getirerek sözleşmelerin incelenmesini engellediğini ve bu sebeple Üniversite aleyhine koşullar içeren sözleşmelerin imzalanmasını sağladığını, taşınmazlarla ilgili tüm olumsuzlukları başından beri bilmesine rağmen kendilerinden gizlediğini, yükümlülüklerine aykırı davranarak ve hile ile hataya düşürerek fahiş kira bedelleri içeren sözleşmeler akdedilmesinin sağladığını, diğer şüphelilerinde bu eylemlere iştirak ettiklerini,
3.500.000 USD tutarındaki danışmanlık ücretini hemen karşılayamadığından ücretin 500.000 USD’sini kira sözleşmesinin akdedildiği tarihte, 500.000 USD’sini akit tarihinden bir hafta sonra olmak üzere peşin, bakiyenin ise 500.000 USD’lik taksitler halinde ödenmesinin şüpheli V.. Ö.. ile aralarında kararlaştırdığını ve şüpheliye ödeme taahhüdü verdiğini, şüphelinin kamu görevlisi olması nedeniyle bu taahhüt belgelerinde kendisini sözde yediemin olarak gösterdiğini, bu taahhüde ilişkin olarak 500.000 USD’yi sözleşme tarihi olan 23/09/2011 tarihinde, 500.000 USD’yi iş adamı arkadaşı O. S..’dan borç alarak 30/09/2011 tarihinde, 500.000 USD tutarındaki ödemeyi de yine Osman Sarıal’dan borç alarak 03/11/2011 tarihinde “nakden ve elden” ödediğini, müvekkilinin bu şekilde toplamda verdiği 1.500.000 USD’nin şüpheliler tarafından dolandırıldığına” dair şikayetine ilişkin olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonucunda “şüpheli eylemlerinin, taraflar arasında tesis edilen ve Borçlar Hukukunu ilgilendiren bir hukuki ilişkinin konusunu oluşturabileceği, dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı, edimin layıkıyla yerine getirilmemiş olduğunun kabulünde, bu halin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun unsurlarını da aynı gerekçelerle oluşturmadığı” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de, somut olayda şüpheli V.. Ö..’ün müşteki E. Y..’e kiralanacak taşınmazların sahipleri ile arasında hatır ve nüfuzu bulunduğu intibaı uyandırması, -söz konusu yerlerin bulundukları konum ve arsa değerleri de nazara alındığında- taliplilerinin çokluğundan ve çok düşük bir fiyatla kiralayabileceğinden bahisle işlemleri hızlandırarak söz konusu yerlere ilişkin denetim imkanı ortadan kaldıracak şekilde müştekinin iradesini sakatlaması, gayrimenkullerin devralınması sürecine kadar tüm işlemlerin şüpheli tarafından yapıldığı nazara alındığında sözleşmelerin amacını ortadan kaldıran tüm eksikliklerin şüpheli tarafından bilindiğinin kabulünün gerekmesi karşısında, mevcut delillerin kamu davasının açılmasını gerektirir nitelikte bulunduğu gibi bu delillerin mahkemesince takdir ve değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeksizin, itirazın bu yönden kabulü ile kamu davasının açılmasına karar verilmesi yerine, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 30/04/2014 tarihli ve 2014/1100 D. İş sayılı kararlarının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince, BOZULMASINA, bozma nedenine göre müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine 01/12/2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.