Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/17876 E. 2014/17541 K. 28.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/17876
KARAR NO : 2014/17541
KARAR TARİHİ : 28.10.2014

Tebliğname No : 15 – 2014/279331
MAHKEMESİ : Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 30/01/2014
NUMARASI : 2012/194 (E) ve 2014/40 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Tebligat Yasasının 21. ve Tebligat Tüzüğünün 28.maddesi uyarınca, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amiri ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak imzalaması gerekmekte olup; sanığa gerekçeli kararın tebliği için çıkarılan davetiyenin, tebliğ imkansızlığı nedeni ile Tebligat Kanununun 21.maddesi uyarınca tebliği sırasında, söz konusu işlemin yapılmamış olması ve tebligat imkansızlığı nedeninin belirtilmemesi dolayısıyla gerekçeli kararın usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, bu nedenle temyiz isteğinin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edilip temyiz isteminin reddine ilişkin ek karar kaldırılarak yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak
değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın mobilya alım satım işiyle uğraştığı, sanığın katılan Z.. A..’in banka hesap bilgilerine göre tamamı sahte olan 5.000 TL bedelli çeki düzenleyip çekin arkasını ciro etmek suretiyle katılan M.. E..’den satın almış olduğu mobilya malzemeleri karşılığında verdiği, çekin bankaya ibrazında sahte olduğunun anlaşıldığı somut olayda, nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarının oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanık hakkında 03/11/2011 tarihli iddianameyle resmi belgede sahtecilik ve basit dolandırıcılık suçundan 5237 sayılı TCK’nın 157/1. ve 204/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığı, Küçükçekmece 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 28/02/2012 tarih ve 2011/518 E. 22012/249 sayılı kararı ile iddianamede anlatılan eylemin nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dosyanın gönderildiği, Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nce çıkarılan yakalama kararı sonucu savunmasını alınan sanığa görevsizlik kararı okunmadan ek savunma hakkı tanınmadan sanık hakkında yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
Bozmayı gerektirmiş olup sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu nedenle, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, temyiz talebinin reddedilmesi üzerine kararın kesinleştirilerek infaza verildiğinin anlaşılması karşısında İNFAZIN DURDURULMASINA, başka suçtan tutuklu ya da hükümlü bulunmadığı taktirde sanığın derhal salıverimesinin temini için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına, 28.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.