Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/17380 E. 2014/18225 K. 05.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/17380
KARAR NO : 2014/18225
KARAR TARİHİ : 05.11.2014

Tebliğname No : 15 – 2014/175032
MAHKEMESİ : İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 08/09/2011
NUMARASI : 2010/323 (E) ve 2011/259 (K)
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanığın yokluğunda verilen 08/09/2011 tarihli mahkumiyet hükmünün, sanığın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresine tebliğe çıkarıldığı adreste tanınmadığından bahisle iade edilmesi üzerine, aynı adrese 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35. maddesine göre yapılan tebliğ işleminin usulüne uygun olmadığı anlaşılmakla; eski hale getirme talebi yerinde görülen sanık müdafiinin inceleme isteminin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir.Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın çek düzenlemeye yetkisi olmadığı halde K. Türk Bankası M. şubesine ait kardeşi olan H. B. adına verilen çek yapraklarını 30.08.2007 keşide tarihli 6500 TL meblağlı 30.10.2007 keşide tarih ve 8000 TL meblağlı 15.08.2007 tarih, 6500 TL meblağlı olarak düzenleyerek dolaşıma soktuğu, iddia edilen olayda
Suça konu çekin iğfal kabiliyeti bulunup bulunup bulunmadığı açısından mahkemece bir inceleme yapılmadığı gibi çek de denetime olarak sağlayacak şekilde onaylı örneğinin dosya içerisinde bulundurulmadığı, çek hesabı sahibi Hasan Barutçu’nun dinlenilmediğinin anlaşılması karşısında, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkartılması açısından suça konu çekler üzerinde iğfal kabiliyeti bulunup bulunmadığı hususunda inceleme yapılması, çek hesabı sahibi H. B.’nun tanık sıfatıyla dinlenilmesi ve aynı çeklerle ilgili olarak H. B. hakkında da iddianame düzenlenmiş olduğu göz önüne alınarak belirtilen iddianamenin akıbetinin araştırılarak birleştirme hususuda gözetilip deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuku durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.