YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/14099
KARAR NO : 2014/18343
KARAR TARİHİ : 10.11.2014
Tebliğname No : KYB – 2014/217387
Güveni kötüye kullanma suçundan şüpheli E.. T.. hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 21/12/2012 tarihli ve 2012/17118 soruşturma, 2012/16740 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin, mercii İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/02/2013 tarihli ve 2013/292 değişik sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 02/06/2014 tarih ve 2013/11001/37884 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16/06/2014 tarih ve 2014/217387 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Dosya kapsamına göre, müştekilerden E.T. şüphelinin babası olduğu için şahsi cezasızlık hali nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, şüphelinin aynı çatı altında yaşamadığı kardeşi olan diğer müşteki Serkan Tabak’ın şikayeti bakımından ise uyuşmazlığın hukuki ihtilaf niteliğinde olduğundan bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmakla, müşteki S. T.’ın şikayeti yönünden yapılan incelemede,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve Adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu, somut olayda şüpheli hakkında Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/216 esasına kayden görülen davada aldırılan 25/09/2012 tarihli bilirkişi raporunda şüphelinin müştekilerle ortak olduğu şirketin yönetiminde temsil ve ilzam yetkisini kötüye kullandığı kanaatine yer verildiği, şirket kayıtlarına işlenmeyen para hareketleri bulunduğunun tespit edildiği ve mahkemece 06/11/2012 tarihli karar ile şüphelinin şirket yönetiminden azline karar verildiği cihetle, şirket defterleri, faturalar ve muhasebe kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilerek itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 21/02/2013 tarih ve 2013/292 D. İş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince, BOZULMASINA, bozma nedenine göre müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine 10/11/2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.