Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/12867 E. 2014/18620 K. 11.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/12867
KARAR NO : 2014/18620
KARAR TARİHİ : 11.11.2014

Tebliğname No : 6 – 2013/272495
MAHKEMESİ : Niğde 1. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 11/04/2013
NUMARASI : 2011/280 (E) ve 2013/226 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık (değişen suç vasfı nedeniyle hırsızlık)

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak TCK’nın 158/1-a maddesinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesine göre, burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır.
Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bir insanın dini inanç ve duyguları ile doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır.
Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır.
Sanık Y.. Y..’ın, temyiz incelemesi dışındaki sanık A.. Y.. ile birlikte katılana ait eve gittikleri, katılana, çeyiz malzemesi sattıklarını ve kaynanasının arkadaşları olup, sürekli kendilerinden alışveriş yaptığını beyan ederek eve girmek istedikleri, katılanın almayacağını beyan etmesi üzerine,sanık Aynur’un “Sana yakın birisi büyü yapmış, çözeyim mi” diyerek katılanı ikna edip eve girmeyi başardıkları, bir müddet sonra tanıklar Ceyda ve Melike’nin de eve geldikleri, sanıkların katılandan altınlarını bir çoraba koyarak birkaç elbise getirmesini istedikleri, bunun üzerine katılanın 6 adet bilezik, 4 adet yüzük, 2 adet çeyrek altın ve 6 adet çeyrek altından oluşan bilekliğini bir çoraba koyarak bir kaç elbise ile birlikte sanıklara getirdiği, sanıkların katılandan elbiselerin aralarına tükürerek eşyaları katlayıp bir kenara koymasını istedikleri, katılanın sanıkların söylediklerini aynen yaptığı ve elbiseleri evin giriş kapısının kenarına koyduğu, daha sonra birlikte evin merdivenlerinden aşağıya inmeye başladıkları, merdivenlerden indikten sonra sanıkların katılanı biraz daha oyaladıkları ve arkasını dönüp beklemesini istedikleri, bu sırada hızla koşarak evin önüne gelen araca binip olay yerinden kaçtıkları, bunun üzerine katılanın eve çıkıp kapı kenarında bulunan elbiseleri arasındaki altınlarına baktığında yerlerinde olmadıklarını gördüğünün iddia ve kabul olunması karşısında; sanıkların eylemlerinin, temas ettiği 5237 sayılı TCK’nın 158/1-a maddesinde düzenlenen “Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle” nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve tartışmanın üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken duruşmaya devamla yazılı şekilde, hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık Y.. Y..’ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı kanunun 326/son maddesi gereğince ceza miktarı bakımından sanığın kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 11/11/2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.