Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2014/12171 E. 2014/12407 K. 19.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/12171
KARAR NO : 2014/12407
KARAR TARİHİ : 19.06.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/109888
MAHKEMESİ : Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 30/12/2010
NUMARASI : 2010/118 (E) ve 2010/421 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar ile ilgili itiraz makamı tarafından değerlendirme yapılarak itirazın reddine karar verildiği ve bu karara yönelik bir temyiz inceleme isteği de bulunmadığı anlaşılmakla, dolandırıcılık suçu ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesinde;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi,bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kulanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Ticarî faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin, güvenilirliğini sağlamak amacıyla, bu suçun, tacir (kişisel olarak ticaretle uğraşan kimseler) veya şirket yöneticisi olan yada şirket adına hareket eden kişilerin ticarî faaliyetleri sırasında işlenmesi, TCK’nın 158/1-h bendinde nitelikli hâl kabul edilmiştir. Bu kavramlar Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili hükümlerine göre belirlenecektir.
Türk Ticaret Kanunu madde 14’ de,Tacir;
“(1) Kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. “denilmektedir.
Ticaret şirketleri, aynı Kanun madde 124’ de
”(1)Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir.
(2) Bu Kanun’da, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır” şeklinde tanımlanmıştır.
Kooperatif yöneticilerinin, kooperatifin faaliyeti kapsamında, dolandırıcılık suçunu işlemeleri de nitelikli hâl, kabul edilmiştir. Üye sayısı dolmasına rağmen, üyeliğe kabulün devamından bahsederek üye kayıt edilmiş gibi kişinin parasının alınması bu suç tipine örnek gösterilebilir. Kooperatif yöneticilerinin kimler olduğu 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 55 ve devamı maddelerinde tanımlanmıştır. Madde 55 – Yönetim kurulu, kanun ve anasözleşme hükümleri içinde kooperatifin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organıdır. Yönetim kurulu en az üç üyeden kurulur. Bunların ve yedeklerinin kooperatif ortağı olmaları şarttır. Yönetim kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişiler, temsilcilerinin isimlerini kooperatife bildirir.
Bu suçun oluşabilmesi için, tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin dolandırıcılık suçunu ticari faaliyetleri sırasında işlemiş olmaları gerekir. Keza, kooperatif yöneticilerinin bu nitelikli halden cezalandırılabilmeleri için suçun kooperatifin faaliyeti kapsamında, işlenmesi gereklidir. Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi yada şirket adına hareket eden kişi yada kooperatif yöneticisi olabilir.
G.. G..Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi yetkilisi olan sanık M.. Ö..’ün 2001 yılında taksitli alışveriş yapıp karşılığında 750 TL bedelli diğer kısımları boş olan bonoyu veren katılana, suça konu bonoyu iade etmeyerek 750 TL rakamının önüne 1 rakamını ilave edip, kalan kısımlarını da doldurduktan sonra 1.750 TL haline getirip tahrif ederek ciro edip İ.. K..’a verdiği, İ.. K.. tarafından da bono bedelinin tahsili için icra takibi yapıldığının iddia ve kabul edildiği somut olayda; bonoyu icraya koyan İ.. K.. ile ilgili kamu davası açılmaması, adı geçenin sanık ile birlikte hareket ettiğine dair bir iddia da bulunmaması karşısında, sanığın eyleminin senedi İ.. K..’a ciro ile devretmekle son bulduğu, icra müdürlüğünün dolayısıyla kamu kurumunun araç olarak kullanılmasından bahsedilemeyeceği, İ.. K..’ın suça konu bono ile ilgili 28.06.2005 tarihinde icra takibinde bulunduğu, bununla birlikte sanığın hangi tarihte bonoyu takip alacaklısına devrettiği anlaşılamadığından, suça konu bonoyu ticari işlemleri nedeniyle alıp verdiklerini iddia eden sanık ve tanık İ.. K..’ın ifadelerine başvurulup,gerektiğinde ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılıp, bononun hangi tarihte ciro ile tanığa devredildiği hususunun tespit edilerek, suç tarihi olan bu tarihin 765 sayılı TCK’nın yürürlükte bulunduğu zaman olması karşısında, sanık hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmesi, 5237 sayılı TCK döneminde ise sanığın TCK 158/1-h maddesi uyarınca mahkumiyetine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kabule göre;
Sanık hakkında uygulanan hapis cezaları alt sınırdan tayin edildiği halde, adli para cezaları belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle, asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, O yer Cumhuriyet savcısı, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINAA, 19.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.