YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/980
KARAR NO : 2014/15712
KARAR TARİHİ : 29.09.2014
Tebliğname No : 15 – 2011/279293
MAHKEMESİ : Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 19/07/2011
NUMARASI : 2009/93 (E) ve 2011/479 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-i bendinde serbest meslek sahibi kişiler tarafından mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi hali nitelikli dolandırıcılık olarak kabul edilmiş, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 65/2. maddesinde serbest meslek faaliyeti sermayeden ziyade şahsi mesaiye ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır” şeklinde tanımlanmış, aynı kanunun 66. maddesi ise “serbest meslek faaliyetini mutat meslek halinde ifa edenler serbest meslek erbabıdır” denilmiştir. Aynı yasanın 37. maddesinin 4. bendinde ise, gayrimenkullerin alım, satım ve inşa işleriyle uğraşanların bu işlerinden doğan kazançların bu kanunun uygulanmasında ticari kazanç sayılacağı belirtilmiştir. Kanunda kendi nam ve hesabına mesleğin gerektirdiği etik kurallara uygun olarak çalışması gereken kişilerin toplumda kendilerine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlemeleri hali nitelikli dolandırıcılık olarak düzenlenmiş ise de, bu bendin uygulanabilmesi için failin serbest meslek mensubu olması ve dolandırıcılık suçunu da mesleği gereği kendisine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle işlemesi gerekir.
Sanığın, T.. G.. İnş. D… Mimarlık isimli büro açtığı, yanında sekreter olarak çalışan tanık Rabia’ya ve çevresine inşaat yapmak için arsa aradığını duyurduğu, Rabia vasıtasıyla Rabia’nın teyzesi olan katılan ile tanıştığı, katılanın arsasına kat karşılığı daire yapacağı vaadinde bulunduğu, aralarında sözleşme yapıldığı, daha sonraki görüşmelerde arsanın hisseleri olduğunu, aynı şartlarla başka bir arsa ile takas yapacağını, kendisine takas yaptığı arsadan daire vereceğini söyleyerek katılandan vekâletname aldığı, vekâletnameyi aldığı gün arsayı üçüncü şahıslara sattığı, sonrasında katılanı oyaladığı ve büroyu kapatarak kaçtığı olayda,
Sanığın T.. G..İnş. Dek. ve Mimarlık isimli işyeri açtığı halde 18/07/2011 tarihli Ankara Ticaret Odasının cevabi yazısında ticaret siciline kayıtlı olmadığının bildirildiği, sanığın emlak komisyonculuğu veya kat karşılığı inşaat işi ile ilgili olarak 193 sayılı Kanunun 37. Maddesi uyarınca emlak komisyonculuğu veya kat karşılığı inşaat işi karşılığında aldığı bedeller için Vergi Usul Kanunu gereğince serbest meslek makbuzu düzenlemeyip, fatura düzenlemek zorunda olduğu, bu nedenle bunların ticari mahiyetteki işinin serbest meslek faaliyeti kapsamında olmadığından serbest meslek kavramı içinde değerlendirilmesinin mümkün olmadığı uygulamada dolandırıcılık eylemlerinin TCK’nın 157. maddesine uyan basit dolandırıcılık suçunu oluşturmasına rağmen yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 29/09/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.