Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/97 E. 2014/14506 K. 11.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/97
KARAR NO : 2014/14506
KARAR TARİHİ : 11.09.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/311532
MAHKEMESİ : Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 18/06/2010
NUMARASI : 2009/269 (E) ve 2010/298 (K)
SUÇ : Bankanın araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, A.. Ofis Kırtasiye Limited Şirketi’nin sahibi ve yetkilisi olduğu, adı geçen şirket hakkında sanık tarafından daha önceden keşide edilen ve bedeli ödenmeyen çekler nedeniyle icra takibi bulunduğu, sanığın bu borçlarının bir kısmını ödemek amacıyla karşılıksız çıkan çekler nedeniyle hakkında icra takibi yapan katılana Garanti Bankası Merter Şubesi’ne ait 15000 TL meblağlı, 31.03.2008 tarihli çeki verdiği, katılanın suça konu çeki tahsil etmek için muhatap bankaya ibraz ettiğinde sahte olduğunun anlaşılması üzerine bedelini alamadığı,bu şekilde sanığın hileli hareketler yaparak menfaat temin etmek suretiyle atılı suçları işlediğinin iddia edildiği olayda,
1- Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde;
Sanık savunması, katılan ifadesi, çek fotokopisi, ekspertiz raporu ve tüm dosya kapsamına göre suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın resmi belgede sahtecilik eylemine ilişkin, sabıkasına esas teşkil eden 3167 sayılı Kanunun 16/1 ve 16/3. maddeleri uyarınca mahkûmiyetine ilişkin kararın 03.02.2012 tarihinde Resmi Gazete yayınlanıp aynı tarihte yürürlüğe giren 6273 sayılı Çek Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve değişiklik hükümleri de gözetilerek infaz ve silinme koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılmak suretiyle sonucuna göre, TCK’nın 51. ve CMK’nın 231.maddelerinin uygulanması yönünden yeniden takdir ve değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
2- Sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde;
Suça konu sahte çekin katılan M.. E..’a önceden doğmuş borç karşılığında verilmesi nedeniyle olayda dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı dikkate alınmadan yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.09.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.