Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/8901 E. 2015/21938 K. 04.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/8901
KARAR NO : 2015/21938
KARAR TARİHİ : 04.03.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Beraat

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi,kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Katılan … ile sanık …’nin bilardo salonu işlettikleri ancak işyerinin resmi olarak sanık … adına kayıtlı olduğu, diğer sanıkların …’ın anne ve babası oldukları ve işyerinde … ile birlikte çalıştıkları, katılanın ortaklıklarını sona erdirmek istemesi üzerine olay tarihinden önce haber göndererek katılana çek vereceğini söylediği, katılanın bu teklifi kabul etmesi üzerine işyerine gittiği ve işyerinde sanık …’ın 32.000 TL. değerindeki çeki kendisine ciro ederek vermek istediği ancak katılanın çeki kabul etmemesi üzerine her üç sanığın ayrı ayrı çeki ciro ederek katılana verdikleri, katılanın çeki bankaya ibraz edip tahsil etmek istediğinde çekin çalıntı çek olduğundan bahisle hiç bir işlem yapılamadığı, söz konusu çekin müşteki …’ın çalınan çek karnesine ait olan çek yapraklarından olduğunun tespit edildiği, yapılan bilirkişi incelemesine göre çekin ön yüzündeki keşideci imzası haricindeki yazı ve rakamların sanık …’a ait olduğu böylece sanıkların bilişim sistemleri banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işledikleri iddia edilen olayda;
1-Sanık … ve … yönünden yapılan temyiz incelenmesinde,
Katılan ve sanık …’ın, sanıklar … ve …’ın sadece teminat amacıyla çeki ciro ettiklerine dair anlatımları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; sanıkların ticari ilişkiden bağımsız olarak, katılanın sanık …’a güvenmemesi nedeniyle teminat amacıyla ikna edilerek çeki ciro etmiş olmaları karşısında, sanıkların nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğine dair şüpheden uzak, mahkumiyete yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığına yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
2-Sanık … yönünden yapılan temyiz incelemesinde,
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11/07/2014 tarih ve 2013/15-782 Esas ve 2014/355 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere yasal unsurları eksik ya da tümden sahte oluşturulmuş bir çek kullanılarak işlenen dolandırıcılık suçlarında da, bankanın bir maddi varlığı veya böyle bir maddi varlığın bulunduğu algısı hile olarak kullanılmakta, mağdur “çek”e güvendiği için daha kolay aldatılmaktadır. Çekin unsurlarının eksik olması bankanın maddi varlığı olduğu olgusunu da değiştirmemektedir. Bu nedenle iğfal kabiliyetini haiz olan çekin yasal unsurlarının eksik olmasının suçun bu nitelikli halinin oluşumu bakımından önemi bulunmamakta, sanıkların savunması ve çekin arka yüzünde yazılı olan ”Selim Orbay- 0555 422 6514- B-…” yazısının sanık …’ın eli ürünü olduğu ve Selim Orbay isimli kişiye ulaşılamaması, imzanın kim tarafından atıldığının tespit edilememesi karşısında, sanık … hakkında TCK’nın 158/1-f ve 204/1 maddeleri uyarıca resmi belgede sahtecilik ve bilişim sistemleri banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçlarından mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, oluşa ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçeyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.