Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/8697 E. 2015/21223 K. 23.02.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/8697
KARAR NO : 2015/21223
KARAR TARİHİ : 23.02.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Beraat, mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak ya da bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Sanıklar … ve …’in, … şirketinin ortakları olduğu, sanık …’ın ise, temyiz dışı … ile birlikte … şirketinin ortakları olarak çalıştıkları, sanık …’ın, mağdurlar …, … ile … için düzenlenen 24.03.2006 tarihli faturalarda belirtilen malzemeleri bu hastaların endikasyonlarında kullanılamayacağını bilmelerine rağmen fatura düzenlemek suretiyle SGK’ya verdikleri, aynı şekilde … ile …’in de … için düzenlenen 15.03.2006 tarihli faturada bu yola başvurdukları, yapılan incelemede, adı geçen firmalar tarafından doktorlara tanıtılan yara bakım setinin … markasının yara bakım ürünü olmayıp, aynı markaya ait ve sadece stomalı hastalarda stoma etrafında oluşan akıntılı yaralarda drenaj amaçlı olarak kullanılan kolostami torbası olduğu, yara tedavisinde kullanılan yara bakım ürünleri (Aqucel Ag. vb) ile herhangi bir benzerliğinin bulunmadığı, fatura arkasına yapıştırılan barkotların ise … firmasının üretimi olmadığının tespit edildiğinin iddia olunduğu olayda;
1)Sanıklar … ve … haklarında kurulan hükümlerin temyiz incelemesinde;
Sanıklar … ve …’ın aşamalardaki tüm savunmalarında, şirket işleriyle ilgilenmediklerini, şirketi diğer ortağın yönettiğini savunmaları ve her iki şirketin diğer ortakları olan … ve temyiz dışı …’ın sanıkların bu beyanlarını doğrulması karşısında, sanıklar … ve …’ın ortağı oldukları şirketlerde atılı suçun işlenmesine doğrudan veya yardım eden sıfatıyla katıldıklarına dair mahkûmiyetlerine yeterli, her türlü şüpheden uzak ve kesin delil olmadığından bahisle verilen beraat kararlarında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekili ile sanık … müdafiinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
2)Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
a)…’in beyanlarında yara pansuman setini alarak kullandığını ve yaralarının da tedavi olduğunu belirtmesi ile bilirkişi raporunda bu hususa yer verilmemesi karşısında; maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeksizin ortaya çıkarılması bakımından, …’e verilen yara pansuman setinin faturalanması halinde sanığın eline geçecek miktarın suç tarihi itibariyle ne kadar olacağı ilgili kurumdan sorulup, fiyat karşılaştırılmasının istenilmesinden sonra, arada bir fark olmadığının tespiti halinde suçun yasal unsurlarının oluşmayacağı; farkın olduğunun belirlenmesi halinde ise, haksız menfaat miktarının net olarak tespiti mümkün olacağından ve TCK’nın 158/1-e maddesine göre adli para cezasının, elde edilen veya elde edilmek istenilen haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde temel gün birim sayısı üzerinden belirlenip, artırım ve indirimlerin yapılmasından sonra elde edilen sonuç gün birim sayısının, bir gün karşılığı olarak 20-100 TL arasında tespit edilecek para miktarı ile çarpılması suretiyle tayin edilmesi gerektiğinden hareketle; elde edilmek istenilen haksız menfaat miktarının (aradaki fark miktarı kadar) iki katından az olmayacak şekilde temel adli para cezasının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
b)5237 sayılı TCK’nın 53/3. maddesine göre, mahkûm olduğu uzun süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında aynı kanun maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde belirtilen kendi alt soyu üzerindeki velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksun bırakılmasına ilişkin güvenlik tedbirinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ile sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.