Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/848 E. 2014/1101 K. 27.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/848
KARAR NO : 2014/1101
KARAR TARİHİ : 27.01.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/7903
MAHKEMESİ : Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 30/06/2010
NUMARASI : 2010/79 (E) ve 2010/258 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim
sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, arkadaşı olan katılandan aldığı araç karşılığında suça konu çeki ciro ederek katılana verdiği, katılanın da, bir başkasına olan borcu nedeniyle bu çeki kullandığı, daha sonra yapılan incelemede, çekin tamamen sahte olarak oluşturulduğunun belirlendiği, sanığın, böylece sahte çeki katılana vermek suretiyle nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda,
Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, sanığın ve çekin keşidecisi olan şirket yetkilisinin yazı ve imza örnekleri ile mukayeseye elverişli yazı ve imza asıllarının bulunduğu belge asıllarının temin edilerek, çekin ön ve arka yüzünde yer alan yazı ve imzaların bu kişilere ait olup olmadığının kesin olarak belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu’ndan ya da kriminal labaratuvarlarından denetime elverişli rapor alınması, sanığın, M.Y.. ve İ. Ö.. isimli kişilerden ayrıca dokuz adet çek aldığını, bu çeklerin de ödenmediğini, bu nedenle bu kişiler hakkında karşılıksız çek keşide etme suçu nedeniyle şikayetçi olduğunu, bu kişilerin ceza aldığını belirtmekle, öncelikle sanıkla bu kişiler arasındaki ticari ilişkiyi gösteren fatura, irsaliye, makbuz, dekont, ticari defter kayıtları ve diğer belgelerin sanıktan istenmesi, çek suçları nedeniyle açılan dava dosyalarının getirtilerek incelenmesi, onaylı bir suretinin dosya içine konulması, getirtilen belgelere göre ve sanığın beyanına göre, çeki aldığını belirttiği M. Y.. isimli kişinin Gaziantep ilinde zirai toptan pazarlama işi yaptığı da belirtilmekle, öncelikle adı geçen kişilerin açık kimlik bilgileri ve adresinin tespit edilerek ifadelerinin alınması, sanığın iddialarının doğru olup olmadığının sorulması, sanıkla aralarındaki ticari ilişkiye dair belgelerin istenmesi, yine yazı ve imza örneklerinin alınarak çekin ön ve arka yüzündeki yazı ve imzaların kendilerine ait olup olmadığının alınacak raporla belirlenmesi, çekte keşideci olarak görünen … Makinaları Limited şirketi yetkilisinin dinlenerek, çekin elinden ne şekilde çıktığını, çekte ciranta olarak görünen sanık, katılan ve diğer kişileri tanıyıp tanımadığı, buna dair belgelerinin bulunup bulunmadığının sorulması, katılan ve diğer kişileri tanıyıp tanımadığı, buna dair belgelerinin bulunup bulunmadığının sorulması, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiğinin gözetilmeyerek eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 27/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.