Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/8341 E. 2015/21021 K. 19.02.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/8341
KARAR NO : 2015/21021
KARAR TARİHİ : 19.02.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir.Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanıklardan …’ın diğer sanık …’un keşidecisi … San. ve Tic. Ltd. Şti olarak görünen TEB Çarşı İzmir Şubesi’ne ait 20.07.2009 keşide tarihli, 19.000,00 TL bedelindeki, tamamen sahte olarak düzenleyip ciro ettiği çeki, kendisi de ciro ederek, satın aldığı hazır beton karşılığında katılan şirkete verdiği, çekin bankaya ibrazında sahte olduğunun tespit edildiği somut olayda;
1- Sanık … ve sanık … hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan hükümlerin temyiz incelemesinde;
Sanıklardan …’un duruşmada yaptığı savunmasında, çekleri ciro edip sanık …’a verdiğinde çekteki keşideci imzasının da atmasını söylemesi üzerine suça konu çekteki keşideci imzasını da kendisinin attığını söylemesi karşısında, sanık …’ın diğer sanık …’un sahibi olmadığını bildiği … San. ve Tic. Ltd. Şti adına çek keşide ettiğini görerek bu çeki kullanarak, her iki sanığın birlikte hareket edip nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediklerine yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiş, sanık … hakkında beraat kararı verilmesi gerekçesi ile bozma isteyen tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıklar müdafiilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
2- Sanık … ve sanık … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükümlerin temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıklar müdafiilerinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanıkların ertelenen cezaları nedeni ile denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemeleri halinde ertelenen cezalarının kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verileceğinin ihtarı yerine tamamının infaz kurumanda çektirilmesine karar verileceğine hükmedilmesi suretiyle TCK’nın 51/7. maddesine aykırı davranılması,
Uzun süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında TCK’nın 53/1-c maddesinde düzenlenen kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri bakımından hak yoksunluğuna hükmedilmeyeceğinin gözetilmemesi suretiyle TCK’nın 53/3. maddesine aykırı davranılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiileri temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususların 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından sanıklar hakkında kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbirinin ilişkin bölümün çıkartılması ve hükmün TCK’nın 51/7. maddesine ilişkin kısmında “tamamen” kelimesinden önce gelmek üzere “kısmen” ibaresi yazılmak suretiyle hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 19.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.