Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/7877 E. 2015/17397 K. 12.02.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/7877
KARAR NO : 2015/17397
KARAR TARİHİ : 12.02.2015

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Beraat, mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır.Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi,kullanılan hilenin şekli,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan bu düzenlemeyle, failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddî unsuru, kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığının, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere, para veya başkaca menfaat almak, kabul etmektir.
Kamu görevlisi, TCK’nın 6. maddesinde tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için, suç konusunun resmî nitelikte bir iş olması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün, yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti, suçu nitelikli hâle getirmiştir.
Bu iddia yapıldığında, o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığı, yada o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkarı ….Başsavcısına, …kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında Başsavcının, Kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hakimlerden tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK’nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır. Keza, failin, belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.) olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde eylemi, basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır.
2009 yılı Temmuz ayı içinde katılan …’in yaşadığı köye gelen, onunla tanışıp diyalog ortamı oluşturan ve kendisini bir çatışmada yaralanıp, malüliyet nedeniyle erken emekliye ayrılmış emniyet görevlisi (polis) olarak tanıtan, böylece adı geçen katılan ve yakın çevresinde belli bir güven duygusu oluşturan (şikayetçiler … ve …’in aşamalardaki anlatımlarına göre polis kimliği de gösteren) sanığın; ilerleyen zaman içinde öğrendiği bir kısım özel bilgileri ve kendisine duyulan (oluşturduğu) güveni de kullanarak “… İskenderun’da gümrük memuru alınacağını… amcasının Gümrük Muhafaza Memuru olduğunu, işe alımda yardımcı olacağını…” söyleyip, o dönemde İstanbul Tuzla’da özel güvenlik görevlisi olarak çalışan (ve katılan …’in oğlu olan) katılan …’e “… işini bırak gel… seni İskenderun Gümrüğü’nde işe aldıracağım…” vaadinde bulunup, kandırarak başvuru, rapor çıkartılması, evrak ikmali sağlanması paraları adı altında elden paralar alması, bu arada tanıştığı adı geçen katılanların akrabası katılan …’nin, Adana’da ikamet eden (dul ve çocuklu) kızı … ile resmi nikah kıyacağı, ev alacağı vaatlerinde bulunup belli süre karı-koca gibi yaşaması ve fakat hiçbir vaadini yerine getirmemesi, böylece haksız yararlar sağlaması eylemlerinin üç ayrı “nitelikli dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu iddia edilen somut olayda;
I) “Katılanlar … ve …’e karşı nitelikli dolandırıcılık” suçlarından sanık … hakkında verilen (beraat) hükümlerine yönelen Cumhuriyet savcısı ve katılan … vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, Cumhuriyet savcısı ve katılan … vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
II) “Katılan …’a karşı nitelikli dolandırıcılık” suçundan sanık … hakkında verilen “mahkumiyet” hükmüne yönelen sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafinin sair temyiz itirazlarının reddine; ancak,
Sanığın, bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda katılan …’den paralar almış olduğu dosya kapsamından anlaşılmakla; hakkında TCK’nın 43/1. maddesinin tatbiki gerektiğinin nazara alınmaması,
Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12/02/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.