Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/6681 E. 2014/22007 K. 24.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/6681
KARAR NO : 2014/22007
KARAR TARİHİ : 24.12.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/319485
MAHKEMESİ : Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 07/07/2011
NUMARASI : 2010/316 (E) ve 2011/254 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen,kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için,bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma,bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi,basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Şikayetçinin, sanık İsmail’den önceden haricen satın alıp kullanmakta olduğu traktörü, sanıkların sözde bir borç ilişkisi bahane ederek icra kanalıyla takip yapıp haciz ettirdikleri, bu eylemleriyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda;
Katılanın suça konu traktörün kendisine ait olduğuna dair yazılı bir belge sunamadığı, traktörün adına kayıtlı olan sanık İlhami’nin borcu nedeniyle usulune uygun olarak yapılan icra takibi neticesinde haczedildiği anlaşılmakla, traktörün yasal satışının yapılarak İ.. K.. üzerine geçirildiği, bu konuda bir itirazın sözkonusu olmadığı, sanıklardan O.. D..’in İ.. K..’tan alacaklı olduğuna dair senetlerin hukuki konumuna itirazın sözkonusu olmadığı, bu borç nedeniyle de İ.. K..’a ait görülen ve katılanın kullanmakta olduğu traktöre yasal organlar tarafından yapılan haciz işleminde bir usulsuzluk bulunmadığı, taraflar arasındaki ihtilafın hukuki mahiyette olacağı, dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının tüm dosya kapsamı ile oluşmadığı gözetilmeden, sanıkların beraati yerine yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.12.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.