Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/6679 E. 2014/22027 K. 24.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/6679
KARAR NO : 2014/22027
KARAR TARİHİ : 24.12.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/319384
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 04/07/2011
NUMARASI : 2010/314 (E) ve 2011/420 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Şikayetçi Halit’in, aracını gazete ilanı ile satışa çıkardığı, sanıkların şikayetçi Halit’i arayarak irtibata geçtikleri ve şikayetçinin ikametine gelip, aracı gördükleri ve çek karşılığı minibüsü 15.350TL’ye almak üzere sözlü anlaşma yaptıkları, şikayetçiye güven vermek için sanık Bülent’in annesinin evine birlikte geldikleri, satış detaylarını görüştükten sonra suça konu çeki şikayetçiye vererek gerekli inceleme ve araştırmayı yapmasını talep ettikleri, kendisine teslim edilen çek hakkında ilgili banka yetkilileri ile görüşen şikayetçinin, çek sahibi şikayetçi Nurcan’nın bankanın önemli ve saygın bir müşterisi olduğunu öğrenmesi üzerine, çekin sağlam olduğu inancına kapılarak aracı almayı kabul ettiği, satılan araca karşılık sanık Yasin’e ciro edilmiş görülen 21.06.2006 keşide tarihli ve 15.350 TL bedelli çeki alarak aracı sanıklara teslim ettiği, şikayetçi Halit’in çeke güvenerek onay vermesi üzerine, aracın ruhsattaki sahibi Yaşar’dan noterde satış yetkisi ve vekaletname alan sanık Bülent’in, aynı gün aracı Ahmet’e 12.500 TL’ye sattığı, bu şahsın da aracı aynı gün Mehmet Halil adlı şahsa 14.000TL’ye sattığı, bu şahsın da aracı aynı gün Ertuğrul’a 15.000TL’ye sattığı, Ertuğrul’un da aracı oto pazarında bir başka kişiye satmaya çalıştığı sırada kolluk tarafından yakalandığı, araca karşılık verilen çekin sahte olduğunun anlaşıldığı, şikayetçi Nurcan’nın piyasadaki çeklerinden ele geçirilerek belirsiz bir matbaada çek koçanı bastırılıp burada sahte olarak tanzim edildiği, suça konu çekin banka tarafından şikayetçi Nurcan’a verilen koçanda yer alan boş çek yaprağı olmayıp sahte basılarak kullanıldığı, sanıkların bu eylemleriyle nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediklerinin iddia edildiği olayda;
1-Sanık Yasin’in savunmasında, suça konu çeki, sözlü anlaşma ile devrettiği marketini devir alan A.Ö.. ve S. Ü.. adlı şahıslardan aldığını, sahte olduğunu bilmeden kullandığını beyan etmesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi bakımından sanık Yasin’in sahte çeki aldığını söylediği şahıslar ile çekte ciranta olarak görülen O. Y..’in kimlik bilgileri ve adresleri tespit edilip çağrılmaları, olaya dair beyanları ile yazı ve imza örneklerinin alınması, suça konu çek üzerindeki yazı ve imzaların sanıkların eli ürünü olup olmadığının bilirkişi marifetiyle tespit edilmesi ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdir edilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nın 158/1-f,son maddesi gereğince, hapis cezasının alt sınırdan verildiği ve haksız menfaat miktarının 15.350 TL, haksız menfaatin iki katının 30.700 TL olması dikkate alınarak, temel cezanın bu miktardan az olmayacak şekilde belirlenip, sanığın 1535 gün adli para cezasıyla cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 62. maddesi uygulandıktan sonra, 52. maddesi gereğince günlüğü 20,00TL’den hesap edilmek suretiyle netice olarak 25.580 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sonuç adli para cezasının 25.583 TL hesaplanarak sanıklar hakkında fazla adli para cezası tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların ve müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.12.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.