Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/6677 E. 2014/22023 K. 24.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/6677
KARAR NO : 2014/22023
KARAR TARİHİ : 24.12.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/319234
MAHKEMESİ : Burhaniye Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 23/11/2010
NUMARASI : 2009/203 (E) ve 2010/432 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen,kamu kurum ve kuruluşlarının,kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma,bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi,basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Sanığın, 03.08.2007 tarihinde İzmir ilinde H.. A.. adına ait aracın ön ve arka plakalarını çaldığı, yine
31.07.2007 tarihinde İzmir ilinde E.K..’na ait araca ait plakaların takılarak H. A..’a ait sahte kimlik bilgilerini kullanan şahsın aracın satışını internet yoluyla irtibat kurduğu ve galericilik yapmakta olan şikayetçilerden Ergün’e noterde vekaletname verip aracın satış bedeli olarak 9.300 TL’yi aldığı ve H. A..’a ait sahte kimlik bilgilerini kullanan şahsın kimliğinin tespit edilemediği, sanık Hüseyin ile birlikte hareket ettiği düşünülen meçhul şahıs hakkında soruşturmanın tefrik edildiği; sanığın … plakalı araca ait ön ve arka plakaları çaldığının sabit olduğu, hırsızlık suçundan dolayı sanık hakkındaki yargılamanın devam ettiği, E.K..’na ait aracın çalınmasına ilişkin sanık ve kimliği tespit edilemeyen diğer şahıs hakkındaki soruşturmanın halen devam ettiği, sanığın bu eylemiyle nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda;
Sanığın, suça konu çalıntı aracın üzerine takılı olan plakaları çaldığının sanığın ikrarı ve tanık beyanı ile sabit olduğu, plaka sahibinin nufüs cüzdanına fotoğraf yapıştırarak sahte kimlik kullanmak suretiyle verilen vekaletname ile suça konu aracın satılması neticesinde katılanların mağduriyetine sebebiyet verilmiş olması karşısında, sanık Hüseyin ile aracın satışı için vekalet veren şahsın aynı kişi olup olmadığının tespit edilmesi bakımından, sanık ile tanık Ergün ve tanık Rafet’in mahkemeye çağrılarak yüzleştirme yapılması, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.12.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.